Yazarkafa Dergi Mayıs-Haziran 2016 | Page 47

Yaşamı boyunca, siyaset uğruna yazıdan vazgeçmeyi hiçbir zaman düşünmemiştir. Onun bütün amacının, “siyaset dünyasına, onu yüce ilkelere ve hukukun üstünlüğüne yükselterek saygınlık kazandırmak” olduğu söylenebilir. O hep yarınlara inanan ve yarınları düşünen bir devrimci olmuştur: “Ben daha çok bugünden ziyade yarınla meşgulüm. Bu yarın olağanüstü, yıkıcı ve onarıcı ve her zaman adil olacaktır. İdeal yarındır.” Victor Hugo’ya Sorumluluğu Göre Yazarın Victor Hugo’ya göre yazarın, şairin, sanatçının görevi sadece acı çeken, sömürülen ve ezilen insanların sesi olmaktır. Yazar her zaman zayıfların, masumların, dışlanmışların, seslerini duyuramayanların yanında olmalıdır. Siyaset içinde kaybolmamalıdır; çünkü o, iktidar değil görev adamıdır ve insanlığın sözcüsüdür: “Ben elimden geldiğince siyaset dünyasına ahlaksal ve insansal sorunları sokmaya çalıştım. Ben bütün ülkelerin ezilmiş insanları için sesimi yükselttim.” Hugo’ya göre, düşünürlerin de mücadele insanları olmaları gerekir; ama mücadeleyi kardeşlik ve barış ilkeleri için yapmalıdırlar: “Ben mücadeleden vazgeçtiğimde yaşamım bitmiş demektir.” Daha 30’lu yaşlarında Fransa’da bir edebi ekolün, Romantiklerin önderi konumuna gelen Victor Hugo, başarılı bir yazar olduğunu kanıtlamıştır (18341848) ve şöhret peşinde koşar. Kendisine Legion d’Honneur nişanı verilir (1837). Daha sonra zorlu bir mücadelenin ardından “Fransız Akademisi” üyesi olur (1841). 1845’de ise dönemin Fransa’sında önemli bir mevki olan Yüksek Meclis’e üyedir artık. Victor Hugo, ünlü yapıtı Sefiller’i bu dönemde yazmaya başlar. Önce “Sefaletler” koymuştur kitabın adını. 1848’de araya Devrim girince, bırakır çalışmayı. Milletvekili seçilir. Bu dönemde rejimi tutuculukla suçlar. Daha sonra 2 Ekim 1851’de Hugo’yu barikatlarda görürüz. İşçileri ayaklandırmaya çalışır. Ve o günlerde, tiyatro oyuncusu ve aşığı Juliette Drouet’nin sağladığı sahte bir pasaportla ülkeden kaçar. Louis-Napole