Lisa De Jong
dı. Hatta hatırladığım kadarıyla Beau’nun cezalı olduğu tek
hafta sonuydu bu.
Ben, hayatın tesadüfler silsilesinden oluştuğuna inanırım.
O gece de tesadüfler beni ve hayatımı altüst etti.
Yanımda, üçüncü sınıftan beri en yakın arkadaşım olan
Morgan vardı. O zamanlar son sınıfların başkanıyla çıkıyordu. Çok geçmeden ikisi birlikte ortadan kaybolup beni şenlik
ateşinin yakınlarında, okuldan birkaç çocukla yalnız bıraktılar. Oradayken gayet rahat hissediyordum kendimi çünkü o
çocukların çoğunu beş yaşımda buraya taşındığımızdan beri
tanıyordum. Küçük kasabaların güzel yönlerinden biridir bu.
Ya da ben öyle sanıyordum...
Ateş beni ısıtmaya yetmediğinden kollarımı vücuduma
sarıp ısınmaya çalışırken Drew Heston gelip yanıma oturdu.
Birden midem karnımın içinde takla attı âdeta. Drew son sınıftaydı. Herkes ona Bay Futbol diyordu. Kasabanın kahramanlarındandı. Bir gün kasabanın dışında bir yerlerde reklam
panolarında resmi çıkacak türden biriydi. Kısa, koyu renk saçları, açık yeşil gözleri ve geniş omuzlarıyla muhteşem görünüyordu.
Liseye adım attığım ilk günden beri gizliden gizliye âşıktım ona. Koridorlarda başı dik öyle bir yürüyüşü vardı ki ben
dâhil bütün kızlar dikkat kesilirdik. Onunla daha önce hiç konuşmamıştım ama işte şimdi gelmiş, yanıma oturuvermişti.
İnanamıyordum. Böyle şeyler normalde Kate Alexander’ın
başına gelmezdi.
“Merhaba, Kate. Nasılsın?” diye sordu gözlerini bana di6