Lisa De Jong
Arkamdan sessizce güldü. “Pes edecek misin artık?”
“Ne olur yapma!” diye yalvardım tekrar. Son şansımdı, biliyordum. Karşılık vermedi. Bir ambalajın yırtılma sesini duyunca gözlerimi sıkıca kapatıp sessizce dua ettim. Bütün bunların
birazdan uyanınca kurtulacağım bir kâbus olmasını istiyordum.
Birinin o kapıdan içeri girip olanları durdurmasını istiyordum.
Burası dışında herhangi bir yerde olmayı diliyordum.
Ama o gece beni kimse duymadı. Yağmurun pencereye vururken çıkardığı belli belirsiz ses dışında çıt çıkmıyordu evde.
Eskiden yağmurun sesini severdim ama Drew bunu da elimden almıştı.
İçime o kadar hızlı girdi ki bütün vücudumu kaplayan
acıyla, odanın karanlığında, kulakları sağır edecek bir çığlık
attım. Gözlerimi sıkıca kapattım. Suyun yüzeyine çıkamayıp
boğuluyordum sanki. Bu kadar yoğun fiziksel ve duygusal acıyı
aynı anda hissetmemiştim hiç. Hayatımın en kötü anıydı bu.
Hâlâ da öyle...
Durmadı... Bağırdığımda da... Ağladığımda da... Her bir
itişiyle, bedenime saldırmaya devam etti; beni içten içe daha
da öldürdü. Karşı koyunca canım daha çok yanıyordu, ben
de camdan süzülen yağmur damlalarını hissizce izleyerek
hareketsiz kaldım. Ruhumu parçalamaya devam ederken homurdanıp duruyordu ama ben duymamak için elimden geleni
yapıyordum. Zaten sonsuza kadar onun içimde olduğunu hissederek yaşayacaktım, bir de sözlerinin zihnime kazınmasına
hiç gerek yoktu. Bana yaptığı şeyden sonra, asla eskisi gibi
olamayacağımı biliyordum.
12