Kalite gittikçe düştü, yerlerde sürünüyor.
Basın bültenleriyle site yapan insanlar var,
bizim içeriği çalarak site yapan insanlar var.
Bunlara prim veren ajanslar var, bunları basın
toplantılarına çağıran, reklam veren yerler var.
Adamın bakış açısı şu; “neden masraf yapıp
video çekeyim, neden içerik üreteyim, neden
editör’e çok para vereyim.” Çünkü gerçekten
de para verenler tarafında böyle bir talep yok.
Kullanıcı tarafında talep var, onlar da para
vermiyorlar, böyle bir ters durum var. Yani
hep daha iyisini istiyor okuyucu, izleyici. Daha
iyi olsun, daha iyi ışık olsun, daha net olsun,
daha yüksek çözünürlüklü olsun ama diğer
tarafta bunun parasını alabildiğimiz, paraya
dönüştürdüğümüz yerlerde tam tersi ne kadar
paçoz, ne kadar kötü olursa onlar için daha iyi.
Çünkü onlarda adet önemli, günün sonunda
markasının adını nerede geçirdi, kaç reklam
yayına geçirdi bu önemli, nasıl geçirdiğinin
önemi yok. O yüzden kalite de gittikçe düşüyor,
ciddi ve içerik isteyen firmalar iş yapacak yer
bulamamaya başladılar. Yani Türkiye’de iyi
gitmiyor, dışarıda da iyi gitmiyor. Dışarıda
İngilizce olması açısında yaşayabiliyorsun
ama orada da şu var, gittikçe her yayın acaba
nasıl yaparız da izleyicimizden para alabilirizin
derdine düştü. Gittikçe yazalar çalıştığı yerden
ayrılıp kendi bloğunu açarak paralı yapmaya
başladılar. Onun da metotları var, örneğin;
abone olmazsan içeriği ya hiç görmüyorsun,
ya belirli bir süre görüyorsun yada bir ay sonra
görüyorsun gibi modeller yurtdışında oluşuyor.
Zaten Türkiye’de oluşan çok az şey vardır,
yurtdışında çıkar, buraya gelir. Bilmiyorum
oraya mı kayacağız biz de sektör olarak
yani iyi içerik üretenler en sonunda nereye
dönecekler. Firmaya dönemezsen okuyucuya
48
dönmek zorundasın yada kapatacaksın. Şimdi
dolayısıyla bir hayatta kalma mücadelesi var ve
içerikte gittikçe kötü, kötüleşmeye devam ediyor
ve daha da kötü olacak.
Yalan haber çok, daha dün yani (19 Şubat)
yazdım; “Twitter’in 140 karakterlik sınırı
düşürüldü” diye haber çıktı.Rezalet, yanlış haber
değil bu, 共