THE 100 | Eve Dönüş | Page 8

Kass Morgan Daha birkaç dakika önce, Glass, annesinin yanındaki koltukta oturmuş, birlikte yeni dünyayla karşılaşacakları anı bekliyordu. Ama annesi, yok olan Koloni’den kaçmak için son mekikte bir yer bulmaya çalışan, gözü dönmüş bir muhafızın kurşunuyla ölmüştü. Glass, gözlerini sıkıca kapayarak kafasında yeniden canlanan sahneyi durdurmaya çalıştı: Annesi sessizce yere düşüyor. Nefes nefese inleyen annesinin yanı başına çöken Glass kanamayı durduracak bir şey yapamıyor. Başını annesinin göğsüne koyup onu ne kadar sevdiğini söylemek için hıçkırıklarıyla boğuşuyor. Annesinin ruhu bedenini terk ederken elbisesine yayılan koyu lekeyi izliyor. Annesinin yüzünün gevşediğini görmeden hemen önce son sözlerini duyuyor: Seninle gurur duyuyorum. Gerçekler değiştirilemediği gibi görüntüleri durdurmanın da yolu yoktu. Annesi ölmüştü. Glass ile Luke ise her an dünyaya çarpabilecek bir gemiyle uzayda son sürat ilerliyorlardı. İniş gemisi gürültüyle zangırdayarak bir o yana bir bu yana sallandı. Glass pek farkına varmamıştı. Bedeni geminin hareketlerine uyum sağlarken kaburgalarına batan belli belirsiz bir sertlik duydu ama annesinin ölümünün acısı metal kopçadan daha derinlere işliyordu. Acıyı hep bir ağırlık olarak düşünmüştü ‒yani, kırk yılın başında bir düşündüğünde. Eski Glass zamanını başkalarının dertleriyle uğraşmakla geçirmezdi. En yakın arkadaşının annesinin ölümünden sonra Wells’in kocaman, görünmez bir yük taşırmışçasına geminin orada yığılıp kaldığını görünce durum değişmişti. Gerçi Glass böyle hissetmiyor8