1
Glass
Glass’ın ellerine annesinin kanı bulaşmıştı. Yoğun bir sis tabakasından geçer gibi gerçeklerin yavaş yavaş ayırdına vardı;
sanki elleri bir başkasına aitti, kan ise bir kâbusun parçasıydı.
Ancak el kendi eliydi, kan da gerçekti...
Glass sağ avucunun iniş gemisinin ön sırasındaki koltuğun
kolçaklarına yapıştığını hissedebiliyordu. Sol elini ise biri
sertçe sıkıyordu: Luke. Glass’ı annesinin cesedinden ayırıp
koltuğuna oturttuğundan beri elini bırakmamıştı. Parmaklarını
Glass’ın parmaklarına öyle bir kenetlemişti ki onun bedenini sarsan acıyı çekip kendi bedenine hapsetmeye çalışıyordu
sanki.
Glass, parmaklarını tutan elin sıcaklığına odaklanmaya çalıştı. Luke’un güçlü kavrayışına yoğunlaştı, iniş gemisi sarsılarak zorlu yörüngesinde dünyaya doğru dalışa geçtiğinde bile
ufacık bir gevşeme belirtisi göstermemişti.
7