THE 100 | Eve Dönüş | Page 14

Kass Morgan di. Göl. Sözcük zahmetsizce aklına geliverdi. Dünya’daki bir gölün kenarında, kıyısında, oturuyordu –dört bir yanını saran yıkım kadar gerçek dışı geldi bu. Nereye dönse, yalnızca korku görüyordu: Yerde yatan, gevşemiş, kırık dökük bedenler... Yalvar yakar yardım isteyen yaralılar… Birbirine birkaç metre arayla inen birkaç geminin, ezilmiş, dumanları tüten kaplamaları, çatlayıp parçalanmış iskeletleri… İçin için yanmayı sürdüren enkaza koşup omuzlarına yükledikleri ağır, hareketsiz figürlerle yeniden dışarı çıkan insanlar... Onu kim dışarı taşımıştı? Eğer Luke taşıdıysa şimdi neredeydi? Glass titreyen bacaklarıyla ayağa kalkmaya çabaladı. Tutmamazlık etmesinler diye dizlerini bitiştirdi ve dengesini kazanmak için kollarını açtı. Buz gibi suyun içindeydi. Soğuk, bacaklarından yukarı tırmanıyordu. Derin bir nefes alınca bilincinin biraz açıldığını fark etti ama bacakları hâlâ titriyordu. Sarsak sarsak birkaç adım atınca ayağını suyun altındaki taşlara çarptı. Aşağıya bakınca hızla derin bir nefes aldı. Ayın saçtığı ışık, suyun koyu pembeye çaldığını anlamasına yetti. Kirlilik ve Felaket’ten kalan radyasyon göllerin rengini mi değiştirmişti? Yoksa Dünya’da suların doğal renginin pembe olduğu bir yer mi vardı? Dünya coğrafyası derslerine hiçbir zaman fazla ilgi göstermemişti –bundan duyduğu pişmanlık her saniye artıyordu. Ama yanı başında yere çökmüş bir figürün umutsuz haykırışıyla acı yanıtı aldı: Bu radyasyonun uzun ömürlü yan etkisi değildi. Su, kanın rengini almıştı. 14