Test Drive | Page 6

Sürüde üst bir konumdaydım -Beck ile Paul sayesinde öyle olduğumu kanıtlamıştım-, bu yüzden hemen harekete geçebilirdim ama dizlerime kadar karın içine gömülü, soğuktan titreyerek geride durdum. Kız sıcaklık ve hayat kokuyordu, canlıydı, her şey bir yana insandı. Ama nesi vardı? Eğer canlıysa niye karşı koymuyordu? Kanının kokusunu alabiliyordum; ölü ve soğuk olan bu dünyada, sıcak ve canlı bir kokuydu. Salem’in kızın giysisini yırtmak için çekiştirirken titrediğini gördüm. Midem acıyla kasıldı; çok uzun süredir hiçbir şey yememiştim. Salem’in yanında duran kurtları yana itmek, onun insan kokusunu almıyormuş ya da yumuşak iniltilerini işitmiyormuş gibi yapmak istedim. Bizim vahşiliğimiz karşısında, üzerine çöken ve onun hayatıyla bizimkini takas etmek isteyen sürü karşısında öyle ufaktı ki. Dişlerimi gösterip hırlayarak onları geri püskürttüm. Salem de bana hırladı ama gençliğime ve açlığıma rağmen ondan daha çeviktim. Paul tehditkâr bir ses çıkardı. Kızın yanındaydım, o ise sonsuz gökyüzüne bakıyordu uzak gözleriyle. Belki de ölmüştü. Burnumu elinin içine soktum, avucunun kokusuna daldırdım burnumu; şeker, tereyağı ve tuz kokusu, başka bir hayatı anımsattı bana. Sonra gözlerini gördüm. Açıktı. Yaşıyordu. Kız, korkunç bir dürüstlükle gözlerini gözlerime dikmiş, dosdoğru bana bakıyordu. Ürküp geri çekildim, tekrar titremeye başlamıştım ama bu sefer beynime acı veren şey kızgınlık değildi. Gözleri gözlerim