İkinci Bölüm • Sam
-9° C
Kızı arka bahçedeki araba lastiğinden yapılmış salıncağından kapıp ormanın
içine götürdüler; gövdesi, karın üzerinde onun dünyasından benimkine giden
sığ bir iz bıraktı. Olanları gördüm ama engellemedim.
Hayatımın en uzun ve en soğuk kışıydı. Birbiri ardına solgun ve
güneşsiz günler. Ve açlık -acı veren, yakıp kavuran açlık- açgözlü bir
efendiydi. O ay hiçbir şey kıpırdamadı, doğa yaşamdan yoksun, donuk, üç
boyutlu renksiz bir tabloya dönüşmüştü. İçimizden biri, bir evin mutfak
kapısının merdivenlerindeki çöpleri karıştırırken vurulmuştu, bu yüzden
sürünün geri kalanı ormandan çıkmıyordu, sıcağa ve yiyeceğe aç,
bekliyorduk. Ta ki kızı bulana dek. Ta ki ona saldırana dek.
Hemen çevresini sardılar, hırlıyor, ısırıyor, öldürücü darbeyi ilk
hangisi vuracak diye kavga ediyorlardı.
Bunu gördüm. Böğürlerinin sabırsızlıkla titrediğini gördüm. Kızın
bedenini orasından burasından çekiştirdiklerini, altındaki karı kazıdıklarını
gördüm. Ağızlarının kırmızıya boyandığını gördüm. Ama yine de onları
durdurmadım.