TED Meşale Dergisi Haziran 2013 16. Sayı | Page 55
Antarktika
Atakama
Alper Bey, son zamanlarda adınızı medyada
sıkça duyuyoruz. Türkiye’de ultra maraton koşan
az sayıda insandan birisiniz ve grand-slam
unvanı alan ilk Türk olma sıfatına sahipsiniz…
Öncelikle Ultra Maraton ve Grand Slam nedir,
buradan başlayalım…
telendirdiğim Antarktika, ziyaret ettiğim çöller ve kıtalar arasındaydı. Her bir maraton 250 kilometreden
oluşmakta ve dört maratonu bir sene içinde bitiren
sporcular “Grand Slam” unvanını hak ediyorlar. Dünya üzerinde bu unvana sahip 28 kişiden biriyim ve ilk
Türk sporcusuyum.
Maratonların sayısı arttıkça eminim medyada daha
çok çıkacağız, çıkacağım. Türkiye’de ultra maraton
henüz yeni bir spor dalı. Maraton koşan binlerce
sporcumuz var. Buraya kadar benim de katıldığım
maratonlar var elbette. Bu maratonlarda kazandığım deneyimler çok çok önemli. Klasik şehir maratonları 42,195 kilometreden oluşmaktadır. Ultra
maratonlarda her şey sınırsız: Mesafeler, disiplinler,
kurallar, kullanılan malzemeler. Hepsi de yapılan
yarışa göre farklılık gösterebiliyor. Maratona adını
veren Atina Maratonu’nda da koştum. Gerçekten
mükemmel bir maraton. Eğimli bir maraton olmasından dolayı New York ya da Berlin kadar koşucu
çekmese de Marathonas kasabasından başlayan
muhteşem maraton, olimpiyatların Dünya’da ilk
kez yapıldığı Atina Olimpiyat Stadı) maratonun bitiş noktası. Her koşucunun o anı yaşamasını isterim. Ultra maratonlarda mesafeler farklı olabiliyor,
Selanik’te katıldığım 40.5 kilometrelik ultra maraton
(900 metrelerde başlayan maraton bir anda 2600
metrelere çıkabiliyor ve sonrasında tekrar yükseklik
kaybı yaşanıyor) olduğu gibi geçen hafta katıldığım
Avustralya’daki Ultra Maraton 520 kilometre ve 10
günden oluşmaktadır. Maratonlarda kullanılan malzemeler de farklı olabiliyor. Katıldığım çöl maratonları kendine yeterlik kuralı üzerine kurulu. Yanınızda
tüm yiyecek ve her türlü malzemenizi sırtınızdaki
çantada taşıyorsunuz. Organizasyon size sadece
içeceğiniz ve yemeğinizi hazırlayacağınız suyu veriyor. Yüzlerce yarışmacı onlarca ülkeden katılıyor.
Herkesin bir amacı, bitiş çizgisini kendi hikayeleriyle koşmak.
Avustralya’dan yeni geldiniz, nasıl geçti?
Geçtiğimiz yıl 4 ayrı kıtada 4 ayrı ultra maratonda
koştum. Sırasıyla Atakama Çölü, Gobi Çölü, Sahra
ve Son Çöl olarak geçen, “Beyaz Dünya” olarak ni-
Avustralya oldukça zorlu bir ultra maraton. Benim
5. kıtam ve zorluğu açısından hafızalardan silinmeyecek cinsten. 12 gün süren kamp yaşamı, 10 gün
süren maraton süresince 520 kilometre koştuk.
Günlük sürede koştuğumuz 400 kilometre sonrasında son gün 120 kilometre koştuk. Üstelik son
60 kilometreden fazlası da asfalttan oluşmaktaydı. 9 kişi başladığımız yarışı 5 kişi bitirebildik. Diğer yarışmacılar mesafe üzerinden yarışmaya devam ettiler. Bitirdikten sonra o madalyayı almak ve
“FINISHER” t-shirt’ünü giymek gerçekten büyük
gurur verici. Aslında yaşanan sadece bir ultra maraton değil, onun çok ötesinde mental bir süreç,
kendi ruhsal yolculuğumuz ve kattıkları çok fazla.
Maraton süresince gün gün yazdıklarıma ulaşmak
için http://alperdalkilicbesincikita.org sayfasına
bakabilirsiniz. Maratona, çalıştığım banka, Finansbank sponsor oldu ve yanımda profesyonel bir
kameraman ile gittim. Oldukça güzel anları, anıları
kaydettiğimize inanıyorum. Çok yakında bir film ile
karşınızda olacağım.
Sırada ne var?
Sırada 6. kıta olan Avrupa var. Ağustos ayında yapılması planlanan İzlanda Ultra Maratonu’na katılmak
istiyorum. Daha önce katıldığım maratonlar gibi 250
kilometre uzunluğunda ve bir hafta sürüyor.
Ultra Maraton koşma fikri nereden çıktı? Öğrencilik yıllarınızda da bu sporla ilgileniyor muydunuz?
Ülkemizde 2010 yılında ilki düzenlenen Likya Yolu Ultra Maratonu ile başladım. Sonraki süreçte çalıştığım
53