TED Meşale Dergisi 29. Sayı | Page 22

Geleceğİn İşlerİ ve becerİlerİ neler olacak? Geçmişten bu yana, teknolojik gelişmelerle birlikte rutinleşmiş, tekrarlayan ve otomasyona uygun görevler makinelere devredilirken karmaşık beceriler önem kazanmaktadır. Örneğin, geçmişte maden işçileri çoğunlukla fiziksel güç ve kaba motor beceriler gerektiren ağır kaldırma ve taşıma işlerini yapmaktaydı. Oysa günümüzde, ağır fiziksel güç gerektiren işleri çoğunlukla makineler yapmakta, maden işçileri ise daha karmaşık beceriler kullanarak bu makinelerin idaresini üstlenmektedir. Benzer şekilde, geçmişte çoğunlukla müşterilere para alıp verme görevlerini üstlenen banka çalışanları, günümüzde daha çok müşterilerin soru ve şikâyetleriyle ilgilenmekte ve/veya finansal ürünler satışı yapmaktadır. Makineleşme ve otomasyonun insanlardan rutinleşmiş ve/veya fiziksel güce dayalı görevleri devralmasıyla, insanlar daha karmaşık, üst düzey beceriler kullandıkları yeni iş görevlerini yapmaya başlamıştır. Dördüncü Sanayi Devrimi’yle birlikte de benzer bir dönüşüm öngörülmektedir. Tüm sektörler genelinde, çalışma saatleri içinde fiziksel ve temel bilişsel becerilerin kullanılma oranı giderek azalırken; üst düzey bilişsel, sosyal ve duygusal ile teknolojik becerilerin kullanılma oranının giderek artacağı öngörülmektedir. Gelecekte teknolojik becerilere olan talebin artışına paralel olarak en çok istihdam artışının da teknoloji ile ilişkili sektörlerde olması beklenmektedir. Akıllı telefon, tablet ve benzer taşınabilir elektronik cihazların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte bu cihazların ve ilgili içeriklerin geliştirilmesinde ve üretiminde yer alan çalışanların sayısının artması kaçınılmaz olacaktır. Bununla birlikte, teknolojinin doğrudan ya da dolaylı biçimde talep artışına neden olacağı sektörlerde de istihdamın ve yeni iş sayısının artması beklenmektedir. Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Türkiye’de teknolojik gelişmelerden öncelikle etkilenecek sektörler otomotiv ve otomotiv yan sanayi, makine, beyaz eşya, gıda ve içecek, tekstil ve kimya olacaktır. Türkiye’deki uzmanlar önümüzdeki yıllarda en fazla talep görecek işlerin ise endüstriyel veri uzmanlığı, robot koordinatörlüğü, IT/IoT çözüm mimarlığı, endüstriyel bilgisayar mühendisliği/ programcılığı, bulut hesaplama uzmanlığı, veri güvenliği uzmanlığı, şebeke geliştirme mühendisliği, 3D yazıcı mühendisliği, endüstriyel kullanıcı arayüzü tasarımcılığı ve giyilebilir teknoloji tasarımcılığı olacağını öngörmektedir. Gelecekte talep görmesi beklenen işlere bakıldığında, tümünün üst düzey bilişsel, sosyal ve duygusal ve teknolojik beceriler gerektiren işler olduğu görülmektedir. Uluslararası raporlar ve analizler geleceğin işgücünde talep edilen becerilerin önemli ölçüde farklılaşacağını ve yeni ortaya çıkan iş ve sektörlerin çoğunlukla üst düzey beceriler gerektireceğini göstermektedir. Geçmişte teknolojik gelişmelerin işgücünde neden olduğu değişimler incelendiğinde, iyi eğitimli bireylerin teknolojik gelişmelerle birlikte daha iyi kariyerlere sahip olduğu, daha az eğitimli bireylerin ise teknolojinin potansiyelinden yararlanamadığı ve kariyerlerinde bir gelişme olmadığı görülmektedir. Benzer şekilde, gelecekte de daha az eğitimli 20 bireylerin otomasyon karşısında daha fazla risk altında olacağı, eğitim düzeyi yüksek bireylerin ise yeni teknolojilere daha kolay uyum sağlayacağı ve otomasyondan daha az etkileneceği tahmin edilmektedir. Gelecek İçİn eğİtİm nasıl olmalı? Günümüz eğitim sistemlerinin çoğu sanayi toplumlarına işçi yetiştirmek üzere kurgulanmıştır; okullardaki öğrenciler de tıpkı bir işçi gibi katı bir haftalık çalışma programına sahiptir ve giriş çıkış saatlerini zil sesine göre takip eder. Tüm öğrencilerin çok benzer becerilere sahip olmak üzere yetiştirildiği ve iş hayatında gerekli becerilerin sabit kalacağı varsayımına dayanan bu sistemlerin geleceğin işgücünü hazırlamada yetersiz kalacağı öngörülmektedir. Teknolojik gelişmelerin hızı göz önünde bulundurulduğunda gelecekte hangi işlerin hangi becerileri gerektireceğine dair net bir şeyler söylemek oldukça zordur. Bugünün teknolojilerine göre planlanacak bir eğitimle yetiştirilmiş bir nesilden gelecekte talep edilecek nitelikler çok farklı olabilir. Bu nedenle, işgücü piyasalarında oldukça talep gören ve gelecekte daha da önem kazanacağı tahmin edilen üst düzey bilişsel beceriler ve sosyo-davranışsal becerilerin yanı sıra, yeniliklere uyum sağlayabilme/uyumluluk becerisinin geleceğin işgücünü oluşturacak bireylere kazandırılması kritik görülmektedir. Beklenmedik durumlarda harekete geçebilme, yeniliklere açık olma ve hızlıca öğrenebilme gibi becerileri içeren uyumluluk; eleştirel düşünme, problem çözme gibi üst düzey bilişsel becerilerle, yaratıcılık, merak etme gibi sosyo-davranışsal becerilerin bir birleşimini içermektedir. Ancak ne yazık ki, pek çok düşük ve orta gelirli ülke okullarda edinilmesi beklenen ve uyumluluk için gerekli olan bu temel becerilerin kazandırılmasında başarısız olmaktadır. Yetişkinlere (örn. PIAAC) ve gençlere yönelik (örn. PISA, TIMMS) uluslararası değerlendirmeler, Türkiye’nin de temel becerileri kazandırma konusunda başarısız olduğunu; okuma, yazma, matematik, problem çözme, teknoloji kullanımı gibi becerilerde pek çok ülkenin gerisinde kaldığını göstermektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin hem sahip olduğu işgücünün eğitim düzeyini ve niteliklerini geliştirmesi hem de işgücü piyasalarının ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran iyi tasarlanmış bir eğitim sistemi aracılığıyla gelecek neslin becerilerini güçlendirmesi gerekmektedir. Eğitim sistemleri, bugün eğitim hayatına başlayan çocukların pek çoğunun ileride henüz bilinmeyen işlerde çalışacağı düşünülerek yeniden kurgulanmalıdır. Dış dünyadan izole edilmiş, geçmişin becerilerine göre düzenlenmiş eğitim uygulamaları geleceğin işgücü ve beceri sorunlarını çözmeyecek, aksine teknolojik gelişmelerden elde edilebilecek faydaların önüne geçecektir. Fen bilimleri ve beşeri bilimler arasındaki kopukluk, teorik ve uygulamalı eğitim arasındaki ayrılık ve alınan eğitimin içeriğinden ziyade yüksek öğretim diplomasına atfedilen prestij günümüz eğitim sistemlerinin geleceğin işgücünü oluşturmasının önündeki temel engellerdir. Bu yaklaşımlar geride bırakılmalı; iş dünyası, hükümet ve eğitim paydaşları birlikte çalışarak 21. yüzyılın gerektirdiği öğretim yaklaşımlarını ve programlarını belirlemelidir. Çalışmanın tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: https://tedmem.org/mem-notlari/ degerlendirme/islerin-gelecegi- gelecegin-isleri 21