Denizaltı
Jules Verne’in öngördüğü icatların en
ünlüsü, kuşkusuz ki “Denizler Altında
20.000 Fersah” yolculuğa imkan sağlayan,
elektrikle çalışan devasa denizaltı
Nautilus’dur. O dönemde mucitler
denizaltılar üzerinde çalışıyorlardı, ancak
denizaltıya güç sağlama için dönemin
teknolojisi yetersizdi. Elektrik, Verne’in
kitabı yayınladığı 1870 yılında çok yeni bir
teknolojiydi ve denizaltı için ihtiyaç olan
enerji açığını kapatabilme potansiyeline
sahipti. 1880’li yıllarda, mühendisler ilk
elektrikli denizaltıları inşa etmeyi başardılar
ve bunların çalışma mantığı Verne’in
hayal ettiği ile birebir aynıydı. Kitap
yayınlandıktan yedi yıl sonra, İspanyol
Donanması, ilk elektrikli denizaltıyı su ile
buluşturdu.
Ayrıca denizaltıların mucidi sayılan Simon
Lake, Jules Verne’den ilham aldığını açıkça
söylemiştir.
Verne’in romanlarının aslında yaşanmış
olaylar olduğuna inanan ve kendilerine
“Vernist” (Vernian) diyen kişiler mevcut.
52
Helikopter
Hologram
Jules Verne, “Karpatlar Şatosu” öyküsünde
Transilvanya dağlarında yaşayan sürreal
ve ilginç bir baronun yaşamını anlatır.
Baronu ziyarete gelen bir arkadaşı, çok
zaman önce ölmüş bir opera sanatçısını
kasvetli şatoda şarkı söylerken görür.
Ziyaretçi bu gizemli olayı araştırdığında,
aslında bunun bir cihaz aracılığıyla elde
edilen üç boyutlu görüntü olduğunu fark
eder. Yani günümüzde kullanılan hologram
teknolojisinin çok benzeri bir sistem.
1883 yılında kaleme aldığı “İnatçı
Keraban” adlı romanında hiç görmediği
İstanbul’u ve Trabzon’u, Hollandalı bir
tüccar ile uşağının gözünden anlatır.
Jules Verne, 1886’da “Fatih Robur”u
yazdığında, uçuş teknolojisi henüz gelişme
aşamasındaydı. İlk uçağın tasarımına, yani
Wright kardeşlerin meşhur prototiplerini
yapmalarına daha onlarca yıl vardı.
Dönemin mucitleri hala planör benzeri
tasarımlar ve balonlarla denemeler
yapıyordu. Hikâyenin başkahramanı
Robur, hava makinelerinin geleceğini
cesurca beyan ediyordu. Robur’un kendi
yaptığı makinesi “Albatros”, modern
helikopterin atası olarak nitelendirilir.
Albatros, yere paralel olarak hizalanan
çok sayıda pervane tarafından kaldırılan
kayan bir platformdur. Yayınlandıktan
sonra hikâyenin halk arasında alay konusu
olduğunu belirtmekte fayda var.
Her gün, sabah beşte kalkıp gece ona
kadar on beş saat yazan Verne, yazmadığı
günlerde zamanını, kütüphanelerde bilimsel
kitap ve yayınlar okuyarak ya da tren
istasyonlarında yolculuk yapan insanların
tavırlarını inceleyerek geçiriyordu.
Güdümlü Füze
Verne ne kadar istemese de, kitaplarında
bahsettiği gelecek öngörüleri sadece
insanlığın yararına olacak teknolojilere
ilham olmamıştır. 1896 yılında kaleme
aldığı “Bayrağa Karşı” hikayesinde, çılgın
mucit Thomas Roch tarafından tasarlanan
süper silah “Fulgurator”dan bahseder.
Roch’in icat ettiği patlayıcı füze, havadaki
değişimlere duyarlıydı ve havadayken
rotasını değiştirebiliyordu. Yani güdümlü
bir füzeydi.
Güdümlü füzeler, Verne’den yaklaşık 50 yıl
sonra II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar
tarafından kullanılmaya başlandı.
Ardında 60’dan fazla roman ve
4000’den fazla hikaye, tiyatro oyunu,
makale bırakan Jules Verne’in eserleri
148 dile çevrildi.
53