TED Meşale Dergisi 25. Sayı | Page 29

Çeşitli akımlara mensup şairlerin denemeleri sonucu 20. yüzyıl başlarında farklı kollardan gelmekle birlikte Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in çalışmalarıyla modern Türk şiiri kurulur. Bundan sonra da şiirimiz, şairlerin şiir görüşleri ne yönde olursa olsun toplumsal tarihimizin aynası işlevini görür. Turgut Uyar bu durumu şu sözlerle ifade eder: “Bazı ölçülerde toplumun birçok sorunu açık-kapalı, şiirde tartışılır, şiirde çözülür yahut çözülmez veya bu sorunlardan şiirde vazgeçilir.” Türkiye’nin 1950’li yıllardan itibaren önemli gündem maddeleri arasında yer alan kırdan kente göç, plansız şehirleşme, köyden gelen bireylerin metropollerdeki kültürel açmazları, terk edilen köyün şehir yaşamına olumlu veya olumsuz etkileri gibi konular da şiirimizde kendine yer bulur. Türk şiirinde söz konusu temalarda akla gelen ilk isim şüphesiz Cahit Külebi’dir. Cahit Külebi 1917 yılında Tokat’ın Zile ilçesinin Çeltek köyünde dünyaya gelir. Babasının memuriyeti dolayısıyla birkaç okul dolaşarak bitirdiği ilkokuldan sonra, ortaokulu ve liseyi Sivas Lisesi’nde tamamlar. Sınavını birincilikle kazandığı İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nun Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenciyken aldığı bir bursla bir süre Berlin’de bulunur. Mezuniyetinden sonra Antalya Lisesi’nde öğretmenliğe b aşlayan Külebi bu mesleği Ankara Devlet Konservatuarı ile Gazi Lisesi’nde sürdürür. Şair memuriyet hayatı boyunca, Milli Eğitim Müfettişliği, Türk Dil Kurumu Yayın Kurulu Üyeliği, İsviçre’de Kültür Ataşeliği, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı gibi önemli görevler üstlenecek, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kısa süreliğine de olsa aktif siyasetin içinde yer alacaktır. Üniversite yıllarında şiirleriyle dergilerde yer almaya başlayan Cahit Külebi’nin ilk kitabı Adamın Biri 1946 yılında, Abidin Dino’nun kitap için ürettiği özgün çizimlerle yayımlanır. Orhan Veli’nin Melih Cevdet ve Oktay Rifat’la birlikte çıkardığı, geniş tartışmalara konu olmakla birlikte şiirde önemli değişikliklerin yaşanmasının önünü açan Garip’ten henüz beş yıl sonra piyasaya sürülen bu kitap Külebi’nin ilerleyen yıllarda yürüyeceği şiir yolunu gösteren ipuçlarıyla doludur. Edebiyat çevrelerince Garip yandaşlığı veya karşıtlığından başka tartışmanın yaşanmadığı bir dönemde Orhan Veli’yle aynı kuşaktan bir genç şair sessizce kendisine başka bir harita çizmeye başlamıştır. Estetik zevkini halk şiirimizden, daha çok türkülerimizden alan Külebi, ne sokak dilini şiire taşımaya ne de şiirde eskimiş, toplumda karşılığı bulunmayan söyleyişleri diriltmeye uğraşır. Anadolu’nun yüzyıllar içinde işlenmiş sözlü kültürünü şehirli bir kimlikle şiirine taşımakla yetinir. Hayatının son yıllarında kaleme aldığı “Şiir Yöntemim” adlı şiiri bitirirken “İşte doğrusu sözgelimi / Dokuyup yol üstünde attıklarım / Birer küçük köylü kilimi” diyen şair belki de kendi şiiri üzerine söylenen sözlerden en anlamlısını sarf eder. Bin bir emekle dokunan, işlevselliğinin yanı sıra okumasını bilen gözlere sunduğu anlamla belli bir beğeni düzeyine işaret eden köylü kilimleri gibi gösterişsiz, ipek halılar karşısında iddiasız ama çağları aşarak gelecek nesillere kalan bir eser… 27