TED Meşale Dergisi 24. Sayı | Page 45

Hızır Günleri Hızır ya da hıdırellez, 6 Mayıs’ta Hıdırellez ile başlayıp kasıma kadar olan ve yaz mevsimine tekabül eden 186 günlük dönemdir. 6 Mayıs’ta kutlanan Hıdırellez’e, yeşil anlamına gelen hızır sözünden hareketle yeşeren gün anlamı verilmiştir. İnsanların kıştan kurtuluşlarının bir işareti olan bu günde; baharı karşılama, doğayla buluşma, eğlenme ve hoş vakit geçirme pratiklerinin yanı sıra adak adama ritüeli yapılır ve dilekte bulunulur. İnanışa göre, Hıdırellez’e adını veren Hızır ve İlyas, her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan ve 6 Mayıs’ta ölümsüzlüğe erişmiş iki peygamberdir. Hıdırellez, Türkiye ve çevre coğrafyasında kutlanan mevsimlik bir bayramdır. Kutlamalar daima yeşillik alanlarda, su kenarlarında veya bir türbe-yatır etrafında yapılır. Yine bu gece, bereket vereceği inancıyla yiyecek kaplarının ve para keselerinin ağzı, ambarların kapıları açık bırakılır. Ev, tarla, araba isteyenler, istedikleri şeyin küçük bir modelini herhangi bir gül ağacının altına koyarlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Ayrıca genç kızlar bahtlarının açılması için geceden gül dallarına kırmızı bezler bağlayıp dibine yüzük bırakır. Hızır günlerinin bir diğer önemli zaman dilimi de “Eyyam-ı Bahur”dur. Arapçada çok sıcak günler anlamına gelen eyyam dönemi 31 Temmuz-7 Ağustos günleri arasında yaşanır. Yılın en sıcak günleri olan bu dönem aynı zamanda Kuyruk Yıldızı’nın doğduğu dönemdir. Gaziantep bölgesinde yaşayan halk, “doğdu kuyruk, kalmadı koruk” diyerek üzümlerin olgunlaşmaya başladığını anlatır. Halk Meteorolojisi Halk meteorolojisi, modern hayatın temel karşıtlıklarından olan doğa-kültür karşıtlığının aksine, tamamen doğaya paralel ve onun içinde var olan bir kültürün ürünüdür. Doğayla iç içe yaşayan insanların tarihten gelen bilgi, tecrübe, adet ve örflerle meteorolojik olayları karşılamasıdır. Anadolu’da halen bu gözlemlere dayanan pratiklerle tarım ve hayvancılık yapılır. Örneğin Ay’ın çevresi net görülmüyorsa bu yağmur ve rüzgar habercisidir. Bingöl’de, bulutlu gecelerde kızıllık görülürse yağış olmayacağına inanılır. Aydın, Erzurum gibi yörelerde bulutların yönüne göre araziye çıkılır. Kayseri’de kışın yıldızlar parlarsa ertesi günün karlı olacağına inanılır. Tunceli’de güneyden esen rüzgara “çanak kurutan” denir ve toprağın rutubetini aldığına inanılır. Eskişehir’de ayvanın bol olduğu yıl, kışın sert geçeceğine inanılır. Balıkesir’de ise “temmuz ne kadar sıcak olursa mart o kadar soğuk olur” inanışı vardır. Verdiğimiz örnekler gibi daha pek çok gözlem Anadolu’nun bilgeliğini bize gösterir. Batı endeksli modern kültürün ilerlemeci zaman anlayışı “tik tak”lar üzerine kuruludur. İlerlemeci bakış, doğayı da kültürün bir parçası olarak görmüştür. Ama Anadolu ve diğer doğu coğrafyalarının halk kültürlerinde zaman döngüsel olarak algılanır. Zamanın ruhu ve dayanağı olan doğa, esaret altında değil tamamen kültürle barışıktır. Kültür, doğanın bir parçasıdır. Halk takvimlerinin manevi temelini de doğanın döngüsel düzeni ve buna uyum sağlamış insanoğlunun bereket için sabretmesi oluşturur. Anadolu’nun yetiştirdiği en büyük yazarlardan Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur adlı romanında bu durumu çok iyi özetler: “Şark oturup beklemenin yeridir. Biraz sabırla her şey ayağınıza gelir.” 43