TED Meşale Dergisi 24. Sayı | Page 32

Sputnik 1, bugünden bakıldığında oldukça düşük tekno- lojili ve hantal bir uydudur. Ancak, belirlenen yörüngeye yerleştirilmesi ve öngörülen görev zamanını doldurana kadar uzay boşluğunda kalması büyük bir başarıdır. Sov- yetler Birliği’nin bu başarıya dayanarak dünyayı uzaydan kontrol edebileceğine ilişkin propagandası, ABD’de uzay araştırmalarına daha fazla bütçe ayrılmasına, hatta ülke- nin tüm stratejisinin bu noktadan şekillenmesine zemin hazırlar. SSCB’den geri kalmadığını kanıtlama çabasına girişen ABD, 6 Aralık 1957’de Vanguard adlı uyduyu fır- latmaya çalışır. Ancak uydu henüz fırlatma platformun- dayken patlar. ABD, daha sonra iki başarısız denemenin ardından 26 Mart 1958 tarihinde Explorer 3 isimli uyduyu yörüngeye yerleştirmeyi başarır. Bundan kısa süre sonra, 29 Temmuz 1958 tarihinde ABD Başkanı Dwight Eisen- hower’ın emriyle Ulusal Havacılık ve Uzay Araştırmaları Dairesi (NASA) kurulacak, Birleşik Devletler’in uzay haki- miyeti çalışmaları hız kazanacaktır. Hatta 1970’lere kadar ABD’de yaygın olan ırkçılık, uzay araştırmalarında SSCB’nin önüne geçmek adına askıya alınacak, NASA’da çalışması için bir grup siyahi kadın bilim insanına tek- lif götürülecektir. Bu konu; Oscar, Altın Küre ve BAFTA Ödüllerine aday gösterilen 2016 yapımı “Hidden Figures” (Gizli Sayılar) filmine de konu olur. 1960 Roma Olimpiyat Oyunları’nda ABD adına altın madalya kazanan efsa- nevi sporcu Muhammed Ali’nin (Cassius Clay), uğradığı ırkçı muameleyi protesto etmek için madalyasını nehre fırlattığı, siyahi bireylerin beyazlarla aynı asansöre bin- mesi uygulamasının bile henüz tam olarak kaldırılama- dığı bir dönemde siyahi matematikçilerin devletin önemli kurumlarından birinde istihdam edilmesi, uzay yarışında ABD’nin, iç siyasetini bile tepetaklak etmeyi göze aldığını gösterir niteliktedir. 30