SAĞLIK
Uzm. Psikolog Çağıl Torgal’07
Ülkemizde ve dünyada neredeyse her gün birçok insanı etkileyen travmalar yaşanmakta. Bunların
doğadan kaynaklanan hallerini afet, insan elinde şekillenenleri vahşet olarak adlandırabiliriz. (Bilen,
2012) Travmatik olay “herhangi bir kişi için, aşırı derecede örseleyici veya başa çıkması zor olan, kişinin
varlığını tehdit eden, hatta öleceğini düşündürebilen, normal yaşamın dışındaki herhangi bir olay”
olarak tanımlanır. Kişilerin bu tür durumlara karşı genellikle pek hazırlıklı olması beklenemez
ve bu durumların bağışıklığı yoktur. Yaşama karşı tehdit algılama, vücudun bütünlüğüne karşı
tehdit algılama, sevdiklerine karşı tehdit algılama ya da inanç sistemlerine karşı tehdit algılama
söz konusu ise bu olay kişi için travmatik bir yaşantıdır. Savaşlar, patlamalar, afetler (deprem,
sel, yangın vb.), saldırı, tecavüz, işkence, kazalar, aile içi şiddet, çocuklukta yaşanan taciz
travmatik olaylara örnek olarak verilebilir.
Travmatik yaşantılar, ani ve beklenmedik bir şekilde gelişerek günlük rutini bozar ve kişilerde
kaygı ve panik gibi tepkilerin ortaya çıkmasına neden olur. Travmatik olaylara son yıllarda,
olayın kendisinden ziyade kişilerde bıraktığı etki üzerinden yaklaşılmaktadır.
Travmaların psikolojik ve fiziksel sonuçları vardır. Psikolojik travma; kişilerin hayatını,
vücut bütünlüğünü ya da duygusal dengesini tehdit eden bir olay karşısında, duygusal
olarak üstesinden gelmekte zorlandığı durumlar ve deneyimlerdir (Pearlman, Saakvitne,
1995). Bir başka deyişle, travmatik olay yaşayan kişinin sahip olduğu yaşam becerilerinin
ve problem çözme yeteneklerinin yetersiz kaldığı durumlarda yaşadığı zorlanmadır.
Travmaya bağlı olarak sık karşılaşılan tepkiler;
• İstenmeden akla gelen düşünce ya da görüntüler: Travma sırasında olup bitenler hakkında
istemsiz olarak akla gelen anılardan oluşur.
• Kaçınma tepkileri: Travmayı hatırlatabilecek her şeyden uzak
durarak adeta olup biteni tümüyle unutmaya çalışmaktadır.
48
• Aşırı uyarılma tepkileri: Travma sonrasında olay anını hatırlatan her hangi bir uyarıcı ile karşılaşıldığında
kişiler yeniden travmatik olay oluyormuş gibi hissedebilir ya da belli bir yer onlara yaşadıkları
travmayı hatırlatabilir ve beden otomatik olarak tekrar aşırı bir fizyolojik uyarılma durumuna geçer.
Bu aşırı uyarılma hızlı kalp atışı, avuç içlerinin terlemesi, konsantrasyon sorunları, uyku ve yeme
güçlükleri gibi belirtiler ortaya çıkarır.
•
Kaygı tepkileri: Fizyolojik tepkiler, çocuklar için karanlıktan, ebeveynlerinden ayrılmaktan
korkma vb.
• Şiddetli üzüntü ve depresyon: Bütün bu olayların sonucunda da yaygın bir üzüntü ve
karamsarlık hali. Uykusuzluk ya da aşırı uyuma, değersiz hissetme hali vb. sözü edilen tüm
bu tepkiler, travmatik olaylara karşı verilen normal tepkilerdir. Travmatik olaylardan sonra
çocuk ve yetişkinlerin büyük bir kısmının bir kaç ay boyunca bu tip tepkiler sergilemesi
normal kabul edilmelidir. Eğer bu tepkiler daha uzun sürerse; günlük yaşamda, aile
ve okul yaşamında güçlükler gibi sorunlara yol açarsa bu durum Travma Sonrası Stres
Bozukluğu olarak adlandırılır ve profesyonel yardım alınması gerekir.
Travmatik olaylarda, “yaşayan bir organizmaya benzeyen toplumun” da bireylere benzer
tepkiler verdiği görülmektedir. (Audergon, 2004) Benzer coğrafyalarda yaşanan afetler, iş
kazaları, terör olayları gibi halk kitlelerini etkileyen olaylar, toplumsal travmalara yol açar.
Bunun gibi olaylarda sadece olayı yaşayan bireyler değil, dolaylı biçimde tanık olan tüm toplum
kesimleri etkilenir.
Travmalardan etkilenen tüm insanları korumak çok önemlidir ama savunmasızlıkları,
becerilerinin yeterince gelişmemiş olması, bakıma muhtaç olmaları nedeni
ile çocukların öncelikleri vardır. UNICEF tarafından yapılan araştırmalara
göre, yaşanan çatışmalar ve felaketler yüzünden ihtiyaç sahibi
durumundaki çocukların sayısı göz önünde bulundurularak 2016
yılının, çocuklar için “en kötü yıl” olacağı tahmin edilmektedir. İlerde
çocukların topluma yararlı birer birey olmaları için travmanın açtığı
yaraları onarmak ve onları uyumlu, sosyal becerileri gelişmiş bireyler
olarak topluma kazandırmak TED’in öncelikli hedefleri arasındadır.
49