TED Meşale Dergisi 21. sayı | Page 66

YEŞİL SAYFALAR GÜNEYDOĞU ASYA’DA I Ş I D A R SI BİR OKUL Sanayi Devrimi’nin yaşandığı Avrupa, 18. yüzyıldan itibaren büyük bir ekonomik atılım gösterdi. Bunu, sanayiye hammadde sağlamak üzere askerî ve ekonomik gücü düşük ülkelerin sömürgeleştirilmesi izledi. Afrika’nın tamamı bu fırtınadan payına düşeni aldı. 20. yüzyıla gelindiğinde Avrupa, o güne kadar hayal edilmesi bile zor bir gelişim hikayesinin baş döndürücü keyfini sürüyordu. Yeni icatlar, gündelik hayatı kolaylaştıran buluşlar, yeni tüketim alışkanlıkları ve bunlara uygun bir eğitim sistemi Avrupa’nın çağdaş kimliğini inşa ediyordu. Bu dönüşüm başta aydınlar arasında da coşkuyla karşılandı. Ne var ki, yüzyılın henüz başlarında kontrolsüz üretimin doğrudan ve dolaylı, ekonomik ve toplumsal sakıncaları yine aydınlar tarafından keşfedildi. İnsanoğlunu bin yıllardır besleyen doğa, sınırlı kaynaklara sahipti. Doğa, kendi düzenine bırakıldığında hasarlarını onarabiliyor, insana 66 kendini yeniden sunabiliyordu. Bu cömertliği yanlış anlayan insan, doğanın, onun kölesi olduğuna iyiden iyiye inanmaya başladı. Ciddi bir nüfusun ulaşmakta zorlandığı temiz su kaynaklarını kirletmeye, yaşam kaynağı ormanları katletmeye girişti. Yerin altındaki kıymetli madenleri çıkarmak için doğaya kattığı yabancı maddelerle kimi zaman geri dönüşü mümkün olmayan zararlara yol açtı. İşin diğer bir boyutu da sınırsız üretim için gerekli hammaddeyi elde tutmaktı. Sömürge toprakları yetmemeye başlayınca Avrupalı devletler birbirlerinin sömürgelerini elde edebilmek için korkunç bir savaşa girişti. Yıl 1914’tü. Bu faciada kozlarını paylaşamadıkları için, yarım kalan hesabı kapatmak üzere, bu kez çok daha büyük bir kıyım başladı. II. Dünya Savaşı’nın sonunda ise insan eliyle insana ve doğaya yapılmış en büyük kötülük yaşandı: Atom bombası.