kız ve erkek öğrencilere sunulacak fırsat eşitliğinin
temelini onlara yönelik eşit yaklaşım oluşturacaktır.
Her öğrenciye eşit muamele yapılması ve bunun bir
süreç olarak tüm eğitim kademelerine taşınması
oldukça önemlidir.
Bir diğer önemli nokta ise, okullarda öğretmenlerin
ve yöneticilerin kullandıkları dildir. Toplumsal cinsiyet
eşitliğine duyarlı bir dil kullanımı, kız ve erkek
öğrencilerin eğitimde fırsat eşitliğine sahip olmalarının
temel koşulu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir cinsi
diğerine üstün ya da aşağı gören bir dil kullanımı, eğitim
ortamlarında fırsat eşitliğinin önünde büyük bir engel
oluşturarak, ayrımcı dile maruz kalan grubun eğitim
ortamlarından uzaklaşmasına sebep olabilmektedir.
Kız ve erkek öğrencilerin eğitimde fırsat eşitliğini tam
anlamıyla yakalayabilmeleri için ayrım gözetilmeksizin
kişisel becerilerini geliştirmelerine, kalıplaşmış yargılarla
çizilmiş sınırlamalar olmaksızın seçimler yapmalarına
destek olmak gereklidir. Örneğin, ilgisi ve yeteneği
doğrultusunda erkek öğrencilerin hemşirelik mesleğine;
kız öğrencilerin inşaat mühendisliğine yönlendirilmeleri
eğitim sistemimizin içerisinde normal bir durum olarak
kabul görmeli ve hatta teşvik edilmelidir. Kalıplaşmış
yargılarla düşünerek erkek ve kız çocuklar için sınırları
baştan çizilmiş mesleklerin dayatılması gelecek
bir kuşağın sevmedikleri ve mutsuz oldukları işleri
yapmalarını da beraberinde getirebilecektir.
Kız ve erkek öğrenciler için eğitimde fırsat eşitliği
eğitim ortamlarına erişim ile başlamakta olsa da bir
süreç olarak daha genel çerçevede değerlendirilmelidir.
Şöyle ki, eğitime erişim ile kastedilen, kız ve erkek
çocukların okullara kayıt oranlarına ve düzenli
devam etmelerine ilişkin sayısal verilerdir. Bu durum
fırsat eşitliğinin ilk aşamasını oluşturmaktadır.
Özellikle Türkiye’de Haydi Kızlar Okula, Baba Beni
Okula Gönder, Kardelenler-Çağdaş Türkiye’nin
Çağdaş Kızları, Anne-Kız Okuldayız, Kız Çocuklarının
Okullaşmasına Destek Kampanyası, Eğitime %100
Destek vb projelerle kız ve erkek öğrencilerin eğitime
erişimleri yönünde ciddi atılımlar sağlanmıştır.
UNESCO’nun Herkes İçin Eğitim 2015 raporunda
da Türkiye’den başarılı uygulamalara sahip bir ülke
olarak bahsedilmiştir. Ancak, yukarıda bahsettiğimiz
gibi eğitim ortamlarının bizzat içerisinde yaşanan ve
toplumsal cinsiyet eşitsizliğini oluşturan durumlar
ortadan kaldırılmadıkça kız ve erkek öğrencilerin
eğitimde fırsat eşitliğini yakalamaları mümkün
gözükmemektedir. Bu sebeple toplumsal cinsiyet
duyarlılığının okul öncesi eğitimden yükseköğrenime
kadar, altyapının planlanmasından öğretmenlerin
35
yetiştirilmesine kadar eğitimin her aşamasına entegre
edilmesi gerekmektedir. Bu noktada, eğitimi bir
süreç olarak ele alarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin
geliştirilmesi için hazırlanan ve halen uygulamada
olan bir projeden söz etmemiz gerekiyor. Avrupa Birliği
ve Türkiye tarafından ortaklaşa finanse edilen ve Milli
Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nün
sorumluluğunda yürütülen “Eğitimde Toplumsal
Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi” (ETCEP)
ile eğitim sisteminin tüm bileşenlerine, toplumsal
cinsiyet eşitliği bakış açısının yerleştirilmesi
amaçlanmıştır. Bunu gerçekleştirebilmek için,
eğitimin yapı taşları olan öğretmenlerin ve tüm eğitim
camiasının, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki
duyarlılıklarının artırılması hedeflenmiştir. Bu şekilde
öğretmenlerimizle birlikte, okul öncesi kız ve erkek
çocuklarımız başta olmak üzere, tüm öğrenciler ve
onların aileleri de eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği
konusuna daha çok eğilmiş olacaklardır. Proje, 10 pilot
ilden (Batman, Erzurum, İzmir, Karaman, Malatya,
Mardin, Samsun, Şanlıurfa, Sivas ve Trabzon) seçilen
40 pilot okulda yapılan durum değerlendirmesi ile
başlamıştır. Proje kapsamında eğitim ortamlarında
toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim almış
40 rehber öğretmen, toplamda 2.000 eğitimcinin
ve idari personelin eğitimini sağlayacak ve
konuyla ilgili okullarda kullanılmak üzere kalıcı bir
kılavuz hazırlanacaktır. Geliştirilecek Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Sertifika Programı ile pilot illerde
toplam 200 eğitimci eğitilerek onlar aracılığı
ile 60.000 öğretmen toplumsal cinsiyet eşitliği
konusunda bilgilendirilecektir. Yine bu kapsamda
Milli Eğitim Bakanlığı’nda oluşturulacak Revizyon
Komisyonu yardımıyla, 80 ders kitabı toplumsal
cinsiyet eşitliği bakış açısıyla gözden geçirilerek,
önyargı unsuru barındıran öğeler belirlenecektir.
Ayrıca 10 il başta olmak üzere öğrencilerin,
öğretmenlerin ve ebeveynlerin eğitimde toplumsal
cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalıklarını
artırıcı bir iletişim kampanyası yürütülecektir.
Özetle, eğitimde fırsat eşitliği sadece kız öğrencileri
değil kız ve erkek bütün öğrencilerin eğitim
süreci içerisindeki ve sonrasındaki deneyimlerini
etkilemektedir. Bu yüzden kız ve erkek öğrencilerin
öğrenme ihtiyaçları bir bütün olarak düşünülmeli,
öğretmenler ve öğrenciler arasındaki dinamikler
ve güç ilişkilerinde cinsiyet faktörü detaylı olarak
incelenmelidir. Çünkü eğitimcilerin kullandıkları dil ve
söylemler, değer ve tutumları, beklenti ve davranışları
kız ve erkek öğrencilerin eğitimde fırsat eşitliğine
sahip olabilmelerinde önemli bir role sahiptir.