"Ne yani, bütün eğlenceyi kaçırsa mıydım?"
Ardından patlayan kahkahayı duymazdan gelen
Jenny evin ön kapışma koşup merdivenleri hızla
tırmandı. Kahvaltıyı hazırlarken yaktığı ekmeğin kokusu
hâlâ dağılmamıştı.
Yatak odasına ulaştığında yarı yarıya çıplak kalmıştı
bile. Çıkardığı gömleğini öylece yere bırakıp
pantolonunun dar paçasıyla savaşarak kendini yatağın
üzerine attı. Pembe püsküllü yatak örtüsü, kitaplar,
giysiler ve kimbilir daha nelerden oluşan bir yığının
altmda neredeyse görünmez olmuştu. Hiçbir şeyi kenara
itme zahmetine girmeden yığının üzerine çöküp kot
pantolonundan sıyrılmayı başardı. Bu hafta da geç
kalırsa işiteceği azarın haddi hesabı olmayacak demekti.
Kapri pantolonunu giyeceği sırada, aklına annesinin
geçen haftaki yorumu geldi: "Şort mu giydin, Jenny?
İnanamıyorum. Biraz çaba göstersen olmaz mı sanki?"
Annesiyle kapri pantolonun şort olmadığına dair bir
tartışmaya girmenin hiç yaran olmazdı. Catherine
Beckinsale ne derse o olurdu.
Jenny dolabına asılı birkaç parçadan biri olan pembe
elbiseyi kaptı. Bu tasarımcı işi, dar elbise annesinin ona
doğum günü hediyesiydi.
Elbise o kadınsı mükemmelliğiyle, kendisiyle alay
ediyormuş gibi geldi Jenny'ye ama fikrini değiştirip yere
attığı pantolonunu geri almaya fırsat bulamadan elbiseyi
üzerine geçiriverdi. Onun için özel olarak dikilmiş