21
ve vakıflar kurmaktadır. Bu durum
hala sosyal birtakım ihtiyaçların var
olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Yüzyıllar önce bir araya gelen
esnaflar, yüzlerce kural koyarak
toplum ve iş hayatını düzenleyerek
insanların ihtiyaçlarını karşılarken
kendi aralarında birlik, beraberlik
ve dayanışmayı sağlamaya çalış-
mışlardır. Bugün sadece çeşitli bel-
ge, sertifika ve diplomalarla yetki
alarak işe başlamak yasal şartları
yerine getirmek, milli manevi ahlaki
ve mesleki değerleri göz ardı ede-
rek iş yapmaya çalışmak ne bu işi
yapanları ne de hizmet alanları tam
anlamıyla mutlu edebilir.
Levha haline getirilerek bugün iş-
yerlerinde asılan “ustalığa yükselen
gence nasihat” olarak törende de
söylenen bu kurallardan bazıları;
“Harama bakma, haram yeme, ha-
ram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı
ol. Yalan söyleme. Büyüklerinden
önce söze başlama. Kimseyi kan-
dırma. Kanaatkâr ol. Dünya malına
tamah etme. Yanlış ölçme, eksik
tartma. Kuvvetli ve üstün durumda
iken affedici, hiddetli iken yumu-
şak davranmayı bil. Kendin muhtaç
iken bile, başkalarına verecek kadar
cömert ol” şeklinde sıralanmakta-
dır. Ahiliğe kabul edilenlerin otu-
rup-kalkmaktan tutun da yemek,
su içmek, söz söylemek, sokakta
yürümek, hasta ziyareti gibi sosyal
hayatı düzenleyen oldukça ayrıntılı
kuralları da bulunmaktadır.
Ahîlik kurumundaki, meslek eğiti-
minde izlenen “iş başında eği-
tim” metodunun bir diğer adı da,
“usta-çırak eğitimi” metodudur.
Ahîliğe girenler aynı zamanda çırak
sınıfından sayılır ve bir ustanın
yanında sanat öğrenmeye başlar.
Çırak ustasının yanında işin yapılış
SINAİ
tarzını öğrenir ve istendiğinde
kendisi uygular. Sanatta belirli bir
yol alındığı zaman, usta çırağına
iş verir ve yapmasını ister. İsteni-
len düzeye gelen çırak bir törenle
kalfalığa terfi ettirilir. Bu eğitim
tarzı ustalığa kadar devam eder, ol-
gunlaştığı kabul edilen ve usta olan
dilediği takdirde kendi işyerini açar.
13. yüzyılda yaşamış büyük düşü-
nür Mevlana’nın eğitim anlayışına
göre; “Eğitimin ilk amaçlarından
biri, kişinin olgunlaştırılmasıdır.
Çünkü olgunlaşma sağlanmadan
bilgi ve hüner bir işe yaramaz. Kişi-
de olgunluk esastır; bilgisizlik bile
olgun kişide bilgi ve hüner haline
gelir; olgun olmayan kişide bilgi ve
hüner ise, bilgisizlik ve hünersizliğe
dönüşür.”(3)
Ahlâkî eğitim metotları arasında da
yer alan bu yöntem, meslek eğiti-
minde de geçerlidir. Çıraklığa alı-
nan kişiye meslek bilgileri, beceriler
ve hünerler, basitten karmaşıklığa,
kolaydan zora doğru uzanan bir
süreçte kazandırılmaya çalışılır. Bu
metoda göre işyerine giren çırağa,
işyerinin en basit işleri verilir ve
bunları kavradıkça daha ağır işler
verilir. Ancak, bu yöntemle çırağa
sanat sevdirilir ve benimsetilirdi.
Meslekî eğitimde çırağa davranışlar
(beceriler) belirli sıra ile kazandırılır
ve bunların kazanılıp kazanılmadığı
devamlı kontrol edilir. Ahîlik kuru-
munda meslekle ilgili davranışlar,
sadece işin kendisi ile ilgili değildir.
Davranışlar, mesleğin bütününün
yerine getirilmesi ve diğer sanat-
kârlara karşı davranışları da kapsa-
makta idi.(4)
Ahilik, bizim kültürümüzün temel
değerlerinden biridir. Ahilik sadece
esnaf ve zanaatkâr kurumu de-
ğildir, bir medeniyet projesidir ve
MAKALE
manevi boyut içerir. Ne var ki, Ahi-
liği senede bir kutlanan romantik
anma törenleri olarak bırakmamak,
bunun yerine kültürel belleğimizin
tazelenmesi ve müktesebatımızın
hayata geçirilmesi için vazgeçilmez
unsurlardan biri olarak değerlendir-
mek gerekmektedir. Bunu yaparken
de modern dönemin getirdiği yeni-
liklerin göz önünde bulundurulması
gerekir.(1)
Mezuniyet törenine katıldığım
Kapadokya Meslek Yüksekokulu,
öğrencilerine bu mutlu günlerin-
de yabancı bir ülke geleneği olan
kep fırlatmak yerine cübbelerinin
omuzunda bulunan kuşağı onları
yetiştiren öğretmenleri tarafından
törenle beline bağlayarak artık o
mesleği yapabileceğini ve bu kuşa-
ğı kendilerince saklanmasını ahilik
değerlerimizin yeniden canlandı-
rılıp yaşatılabileceğinin güzel bir
örneğidir.
Ahiliğin özü; karşılık sevgi, saygı ve
hoşgörü, adalet, doğruluk, üretici
ve tüketicinin korunması, standart
ve kaliteye dikkat etmek, cö mert ve
akılcı olmak, dindar ve nefsine ha-
kim olmak, çalışkan ve erdemli ve
kendini halkına adaması şeklinde
açıklanmaktadır.(2)
Bugün milli eğitimde önemli bir
proje uygulanmakta olan değer-
ler eğitimi, geçmişte milletimizin
sahip olduğu ve koruyamadığımız
güzel hasletlerimizdi. Değerlerin
bizden sonrası kuşaklara aktarıl-
masını sadece okuldan beklemek
yerine aileden başlayarak toplumun
her kesiminden çaba göstermek
gerekmektedir. Bu konuda güzel
örnekleri ortaya çıkarmak ve yay-
gınlaştırmak gelecekte toplumun
huzurla yaşaması için önemli bir
katkı olacaktır.