yordum. Bunu fark ederek beni ayaklarımı yerden kesen
bir kucaklama için durdurdu.
“Ve sonra aşk var,” dedi sevgiyle dolu yumuşak bir
sesle. “Gerçekten varlığına inanmadığım bir duyguydu.
Ancak gerçek ve bir adı var ve onun adı Evie.” Bana daha
da sıkı sarıldı. “Ve onsuz yaşayamam. Onu bulduktan sonra olmaz. Bu yüzden bana geri dönmeni sağlamak için ne
yapmam gerekiyor, onu söyle ve ben de yapayım.”
Kollarımı Reed’in boynuna sıkıca doladım. Ona sokulurken bana ne ifade ettiğini bilmesi için söylemem gereken kelimeleri oluşturmaya çabaladım. “Senin ve kalbimi
duyabilme şeklin hakkında bol bol düşündüm. Sana şarkı
söylediğini belirtmiştin, aynı Sirenlerin denizcileri çağırdığı gibi. Yapayalnız yüreğinle dinlediğin için sana şarkı
söylediğini ve sana ait olduğu için de seni çağırdığını düşünüyorum. Hâlâ buradayım… Sen olmasaydın pes ederdim. Sen benim hayatta olma sebebimsin. Sadece dayımı
özlüyorum,” dedim, sonra boğazımdaki yumruyu yok etmek için serçe yutkundum.
“Yardımcı olacağım ve Buns da döndü. O ne yapılması
gerektiğini bilir. Ölüm melekleri Buns ve Brownie hakkında hatalıydım. Onlar sana iyi geliyor,” dedikten sonra beni
yere bıraktı.
“Hayır, sen bana iyi geliyorsun,” diyerek elini tuttum
ve sonra evine doğru yürüdüm. Ve ben de bundan sonra senin için en iyisi olmaya çabalayacağım, diyerek kendime söz
verdim. Beni keder içinde boğulurken izlemenin ona verdiği acının farkına varmıştım.
Reed’in evine geri döndüğümüzde, Buns çoktan oyun
odasında internetten siteleri araştırıyordu. “Ah, tatlım! Yarın
Chicago’da birkaç parti veriliyormuş! Navy Pier’da bir tane
var! Dokuz farklı DJ ağırlıyorlar ve gece yarısında havai fişek gösterisi varmış. Evie, sana hiç Song Hanedanı’nın dokuzuncu yüzyılda fırlattığı havai fişekleri anlatmış mıydım?
19