rin,” derken bana gardıroptan koşu ayakkabılarımı uzattı.
“Ve tüm tehlikeler sana ulaşmak istiyor. Tanıdığımız her
melek ânı lekeleyecek korku ve kaygı olmaksızın güven
içinde cennette saklanarak dönüşmüşken, bir meleğin evrimini burada, yeryüzünde geçirmesinin pek de adil olmadığını düşündük.”
“Ya, kulağa güzel geliyor… Tamamen kandırıldığımı
bilmiyordum,” dedim alay ederek. Bunların hepsini yaşarken bütünüyle güvende hissetmek nasıl olurdu acaba diye
merak etmiştim.
“Evie, sana bunu söyleyen kişi olmaktan nefret ediyorum ama eğer dönüştüğünde cennetteki bir Serafim olsaydın, adamakıllı şımartılırdın,” dedi mahcup bir gülümsemeyle. “Serafimlerin gözbebeği olurdun, bundan eminim.”
Buns’a şüpheli bir bakış attım. Saf kan yerine, Serafim
ve insan karışımı olduğum gerçeği yüzünden, onlardan
herhangi birinin göz bebeği olabileceğimden kuşkuluydum. “Şımartılmak mızmızlara yaraşır,” diyerek durumu
yumuşatmaya çabaladım.
“Kesinlikle!” diyerek neşeyle yanıtladı. “Ee, şimdi çocuklara koşmaya gideceğimizi söyleyeceğiz ve sonra da yılbaşını planlayacağız. Büyük ihtimalle buralarda bir yerlerde
kalmamız gerekecek çünkü Reed’in Londra’ya ya da Paris’e
gitmemize izin vereceğinden şüpheliyim. Büyük ihtimalle
New York’la da sorun yaşar. Belki Chicago’ya gitmemiz için
onu ikna edebilirim. Bu efsane olurdu.” Crestwood’dan ayrılma konusunda heyecanlanmaya başlamıştı.
“İyi şanslar. Avluyu geçmeme izin vermesi için bile ikna
edemedim onu.” Ona karamsar bir gülümseme fırlattım.
Reed son derece tatlıydı ama konu tehlikeli ve riskli gördüğü şeylere vardığında taviz vermiyordu.
“Yaa, o zaman bu enteresan bir konuşma olacak çünkü
istediğimi elde etmeyi planlıyorum,” dedi sesinde tutkuyla.
15