Perspective Perspective32 | Page 41

önerilmez, bu tip hastalar “analiz edilemez” olarak kabul görür. Yani cümlemin konuyu hafifleştirmeme- sine dikkat ederek söylemek isterim ki; psikanaliz ‘çok hasta olmayan’ ya da ‘hasta olduğunun farkında olma- yan’ hastalar için verimli bir yoldur. Ayrıca psikanalize yeni bir parantez açarak çok farklı konularda araştırma metodu olarak da kullanılabileceğini eklemek isterim, yani bu demek oluyor ki aslen tedavi yöntemi ola- rak bildiğimiz bu metot kullanılarak bir roman, bir film, bir şiir belki bir resim gibi daha birçok sanat eseri in- c elenebilir. Hemen bu noktada beni destekleyecek bir tanığa söz vermek istiyorum; Milton Wexler konu ile ilgili olarak: “Psikanaliz sadece bir terapi yöntemi değil aynı zamanda zihin ve ruhsal süreçleri gözlemleyen bir teoridir.” demiştir. Gelelim psikanalitik yaklaşıma. Ko- nuya başrol oyuncumuzdan bir alıntı yaparak başlamanın hepimiz için yol gösterici olacağına inanıyorum; “İn- san görmediği düşmanıyla savaşa- maz.” Peki bu tam olarak ne demek? En basit haliyle psikanalitik yakla- şımda, insan kişiliğinin bilinçaltı/ bilinçdışı ve bilinç üstü faktörlerin birbirleriyle olan ilişkiler sonucunda meydana geldiğine inanılır. Yani bu noktada göremediğimiz düşman bi- linçaltımızda yaşamaktadır ve sahip olduğumuz kişiliği, farkında olarak yarattığımız bilinç ile girdiği ilişkiler belirler. Freud’un da biraz önce ku- lağımıza fısıldadığı gibi; savaşta ol- duğumuz düşmanı alt etmemiz için Birbirine çok zıt iki komşu ile yaşamak zorunda olan Ego farkında olmadan, komşularını her gittiği yere cebinde taşır. önce onu görmemiz gerekir, yani amacımız bilinçaltında sorunla- rı olan hastamızın so- runlarını bilinç üstüne çıkarmak böylece has- taya farkında olmadan kendi kendinden çal- dığı özgürlüğünü iade etmektir. Bu yaklaşım- da en kritik kelime ise ilişkidir. Özellikle kişi- nin kalan tüm hayatını büyük ölçüde etkileye- cek olan çocukluk dö- nemindeki ilk ilişkileri başlangıç noktamızdır. Eğer kişinin ilk ilişki- leri, ki bu yelpazenin anne baba ve aile ile başlayarak, ilk öğret- men ilk arkadaşlar ile devam eden uzun bir zincire sahip olduğu- nu iyi bilmek gerekir, olumsuz ise kendisi bunları hatırlamasa bile ileriki yıllarda yaşaya- cağı ilişkiler üzerinde derin yaralar açabilir. Konuyla ilgili meraklıları üzme- mek adına Freud’un yapısal teorisi- ne de söz hakkı vermek istiyorum. Bu noktada bahsi geçen teori, kimi zaman karşılaşma fırsatı bulduğu- muz ama tam tanışamadığımız; İd, Ego ve Süperego terimlerini bizler ile buluşturan noktadır. Kısa kısa yakından bakacağımız bu terimler, zihin bölümleridir. Bir apartman hayal ederek işe başlayabiliriz; te- melden inşaata başlayacağımız için ilk karşılaştığımız İd bölümüdür. O doğuştan itibaren bizimledir; açlık, susuzluk, ısınma gibi her daim hissettiğimiz temel güdüler ve ilkel arzular bu noktadır, bu süreç bebek- te bilinç dışı olarak yaşanır. İd her zaman ‘haz ilkesi’ ile hareket eder, istenilen ve arzu edilen şey düşle- nerek doyuma ulaşılır. Şimdi zemin katı geçtiğimize göre merdivenlere yönelebiliriz; bizi hemen ileride kar- şılayacak olan isim ise; Ego. O bilinci ve gerçekliği temsil eder, İd’in aksine düşleyerek yaşamanın mümkün ol- madığını söyler, bu noktada devre- ye düşünme ve planlama girer, Ego ‘gerçeklik ilkesine’ göre çalışır. Şimdi “İnsan görmediği düşmanıyla savaşamaz.” son noktaya geldiğimize göre tanış- madığımız tek bir kişi var: Süpere- go. Artık işin içine kurallar girmiştir, büyüme aşamasında kültürü, normları ve yasakları öğreniriz; bu da bize doğuştan gelmeyen yeni hazlar getirir; mesela öğretmeni tarafından onaylanmak isteyen çocuk ödevlerini yapar ve bu ona bir haz getirir. Bu hayali apartmanın bir insan ol- duğunu düşünecek olursak ve buna uzaktan bakmaya karar verirsek, gö- receğimiz görüntü aşağı yukarı şöyle olacaktır; İd ve Süperego’nun çalış- maları bilinç düzeyindedir ve kişi bunların farkında olmadan, bunlar ile yaşamına devam eder. Ego ise birincil düzeyde bilinçlidir ve bilinç dışı devreye giren savunma meka- nizmalarıyla kişiyi karşılaşabilece- ği kaygı ve çatışmadan korumaya çalışır. İlk örneğimize geri dönecek olursak; birbirine çok zıt iki komşu ile yaşamak zorunda olan Ego farkında olmadan, komşularını her gittiği yere cebinde taşır. Son olarak göklerden yavaş bir iniş 39