Burada altı çizilmesi gereken iki önemli
nokta var. Birincisi, gözetmenden gelen
uyarılar tamamiyle otoriterdi ama kesin-
likle bir yaptırımdan veya bırakırlarsa
bunun sonucuna katlanacakları gibi bir
tehditten söz edilmedi. İkincisi, seçilen
kırk deneğin kırkı da Milgram’ın ifade-
siyle “sıradan” veya “normal” insanlardı
ve sadistlik veya kişilik bozukluğu gibi
herhangi bir psikoloji rahatsızlıkları
yoktu. Ancak bu “normal” insanlardan
dördüncü uyarıdan sonra devam etmeyi
tercih edenler deney bitene, yani son ka-
deme olan 450 voltluk elektriği öğren-
ciye art arda üç kez verene kadar, yani
öğrenciyi öldürene kadar, durmadılar.
Deneyin sonuçlarına geçmeden önce
bir flashback yaparak öncesine döne-
lim. Deneyin yapılacağı kesinleştikten
sonra Milgram psikoloji yüksek lisans
öğrencilerine bir anket yaptı ve anket
sonuçlarına göre öğrenciler sadece bir-
kaç deneğin (%1 civarı) en yüksek vol-
tajı uygulayacağını düşünüyorlardı. Aynı
şekilde Milgram meslektaşlarına da bu
konuda ne düşündüklerini sordu ve on-
ların düşünceleri de öğrencilerinkinden
farklı değildi.
“Temel ahlaki
değerleriyle
çelişen bu gö-
revlerde pek az
kişinin otoriteyi
reddetme po-
tansiyeli olduğu
görüldü.”
nin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak,
yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık
görmelerine rağmen, temel ahlaki de-
ğerleriyle çelişen bu görevlerde pek az
kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli
olduğu görüldü.”
İşte bu yüzden, öngörüler birkaç denek-
le sınırlı kaldığı için, birazdan oku yaca-
ğınız sonuçlar kesinlikle ters köşe oldu
ve tüm dünyada ses getirerek Milgram’a
büyük bir şöhret kazandırdı.
Deney 40 denekle gerçekleştirilmiş-
ti. Katılımcıların %65i en yüksek doz
olan 450 voltluk elektriği 3 kere vere-
rek deneyi tamamladılar. Tabi bunu güle
oynaya yapmadılar, tereddüt edenler,
rahatsız olduğunu belirten davranışlar
sergileyenler oldu. Ama rahatsızlıkları-
na rağmen deneklerin hiçbiri 300 volt-
tan önce deneyi bırakmadılar. Deneyin
güvenilirliği ve geçerliliği konusunda
aklınızda soru işaretleri belirmiş olabile-
ceğini tahmin ediyorum. Ama aynı dü-
zenek zaman içinde hem Milgram hem
de farklı psikologlar tarafından tekrar
edildi ve tüm versiyonlarda son seviyeye
kadar elektrik verenlerin oranı hep %61
ile %66 arasında kaldı.
Yorum yapmadan önce sonuçları
Milgram’ın nasıl değerlendirdiğine
bir bakalım:
“Sadece görevlerini yapan, kendi baş-
larına vahşi işlere kalkışmayan sıradan
insanlar, korkunç bir yok etme işlemi-
Deney ve sonuçları elbette ki gündeme
bomba gibi düştü ve uzun yıllar boyunca
popülaritesini korudu. Taklitleri, alter-
natifleri, farklı versiyonları çok yapıldı.
Dizilere, filmlere, kitaplara konu oldu.
Eminim ki aranızdan “ben böyle bir şeyi
şu dizide görmüştüm” veya “şu kitapta
sanki buna benzer bir şeyden bahsedi-
yordu” diyenler çıkacaktır. Çünkü so-
nuçlar bir deneyin daha sonuna geldik
deyip kaldırılacak cinsten değillerdi ve
deyim yerindeyse bu deney edebiyatın
ve sanatın her alanına malzeme oldu.
Eleştirilmedi mi? elbette eleştirtildi. De-
neklere kendilerini katil zannettirdiği
için, amacını doğru açıklamadığı için
veya kullanılan yöntemin etik olmadı-
ğını düşündükleri için eleştirenler oldu.
Üzerine çok tartışıldı, çok konuşuldu.
Ama öyle ya da böyle, iyi veya kötü,
etik veya değil, elde edilen sonuçlar ön-
görülememişti ve bir nevi hayal kırıklı-
ğı yarattı. Bireyin otorite karşısında bir
cinayet işleyebilecek kadar acizleşme-
si, vicdanından bu kadar kopabilmesi
beklenmeyen bir sonuçtu. Bir odada ve
herhangi bir fiziki yaptırım olmaksızın
sadece sözlerden gelen bir otoritenin
gölgesi cinayet işlemeye yetiyorsa, dağa
ağır şartlarda ve tehdit altındayken insa-
nın neler yapabileceğini düşünmek sizce
de tüyler ürpertici değil mi?
Şimdi çoğunuzun “Bu ne saçmalık, ben
olsam 450ye kadar kesinlikle çıkmaz-
dım’ dediğini duyar gibiyim. Peki neden
“Ben olsam hiç başlamazdım” demek ye-
rine “450ye çıkmazdım” dediniz? Şimdi
hiç başlamamanın daha mantıklı bir se-
çenek olduğunu düşünüyorsunuz bel-
ki de. Ama az önce öyle dememiştiniz.
Başlamamak aklınıza gelmedi ama 450
voltu vermeyeceğinizi söylediniz. Yani
birine elektrik verme fikri sizi o kadar
rahatsız etmedi çünkü deneyin teme-
li buydu zaten ve siz de deney üzerine
düşünüyordunuz ve deney de elektrik
vermeyi gerektiriyordu değil mi? Denek
olsaydınız da deney üzerine düşünüyor
olacaktınız ve deney 450 volta kadar çık-
mayı gerektirecekti. Peki o zaman 450
volta çıkmayacağınıza gerçekten emin
olabilir misiniz? Şimdi de “Hayır yani
başlamak zorunda olsaydım da 450ye
çıkmazdım” mı diyorsunuz yoksa? Yani
eğer bir otorite size bu deneyi yapma-
nızı söyleseydi, siz de yapmak ‘zorunda’
kalsaydınız, yapar mıydınız? Siz de vic-
danınızdan ödün vererek otoriteye itaat
eder miydiniz? P
KAYNAK
www.wikipedia.com
www.sozkimin.com
www.bilgiustam.com
arsiv.ntv.tr
27