Perspective Perspective 34 | Page 81

yöneten bir  erkek kral vardır ve aileyi yani evi yöneten bir erkek baba vardır. Bu düşünce on bin yıl önce ortaya çık- mıştır. Fakat orta çağdan sonra önce bilimdeki gelişmeler ve Rönesans hare- keti tanrıya dair düşüncelerin değişme- sine sebep olmaya başlamış ve Fransız Devrimiyle beraber de kralın tahtından edilebileceği ortaya çıkmıştır. Bunların sonucu olarak, evin efendisi olan baba- nın da  otoritesinin sarsılmasına  sebep olmuştur. Dolayısıyla halen ataerkil bir toplum yapısı anlayışının hâkim olduğu bir dönem de Olympe de Gouges adın- da cesur bir kadın, 1789’da ilan edilerek Fransız Devrimi ruhunu yansıtan temel metin haline gelmiş “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ne karşı, onun madde- lerinin uyarlanmasından oluşan “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi” adında bir metin yayımlamıştır. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin Fransızca karşılığın- da insan kelimesi “homme” olarak geçer. Bu kelime Fransızcada hem “insan” hem “erkek birey” anlamı taşır. Ayrıca bu dö- nemde, kadın hareketleri başlamış olsa da kadınlar hala yurttaş olarak sayılmı- yordu çünkü yurttaşlık görevi kamusal alanda var olan erkeklere mal edilmişti ki kamusal alanda kadın-erkek çatışma- sıyla ilgili yazının ilerleyin kısımlarında bilgi vereceğim. Hal böyleyken aslında insan haklarına dayalı bir bildiriymiş gibi görünse de bir erkek hakları bildi- risi özelliği taşıyordu. Kadınların yurttaş dahi görülmediği bir dönemde, bu ce- sur kadın, “Eğer kadının idam seh- pasına mahkûm olma hakkı varsa, tribünden izleme hakkına da sahip olmalıdır.” diyerek Fransız kadınla- rına tarihte ilk kez bazı haklar tanın- masını sağlamıştır. 19. yüzyıldan itibaren kadın hare- ketleri kitlesel bir boyuta ulaşarak sesini duyurmayı başardı. Bu nok- tada feminizmin üç dalgasından bahsetmek gerekli. Birinci dalga daha çok oy hakkı, erkeklerle eşit haklara sahip olmak gibi temel bazı siyasi taleplerle başladı. Avrupa’da bu akım Fransız İhtilali’nin getirdi- ği düşünceler çevresinde oluşurken Amerika’da kölelik karşıtı hareket- ler çevresinde gelişti ve kısa sürede global bir özellik kazandı. Bu dö- nemlerde harekete katılanlar henüz feminist olarak adlandırılmıyorlardı ancak kadın hakları savunucuları olarak bahsediliyordu. Belki de gü- nümüzde hala böyle adlandırsaydık feminizm hareketinin özünün yanlış anlaşılmasının önüne geçebilirdik ancak bu şimdilik başka bir yazının konusu olsun. Toparlamak gerekir- se ilk dalga feminist hareketlerin- de oy hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı gibi temel hak talepleri öne çıkıyordu. İkinci dalga feminist hareketle- ri 1950’lerden başlayarak önemli toplumsal ve siyasi dönüşümleri beraberinde getirmiştir. Birinci dal- ga feminist hareketlerinin hukuki alanda edindirdiği kazanımları bir üst seviyeye taşıyarak beden, cinsel- lik, toplumsal cinsiyet ve iş bölümü 77