miz Çiçek Abbas’taki atışmayı kelimesi
kelimesine ezberlemedi? Unuttunuz mu
yoksa Şener Şen ve İlyas Sayman’ın ef-
sane “Aşk bir otobüstür binmesini bil-
meli.”, “Son durağa gelmeden inmesini
bilmeli.” sözlerini? Hangimiz Hababam
Sınıfı’ndan öğrenmedik dostluğun, kar-
deşliğin, abiliğin ne olduğunu? Kelime-
lerin asla yetmeyeceği, duyguların asla
tarif edilemeyeceği anlar bunlar. Hangi
filmi saysam yetmez, hangi isimleri say-
sam az, ama aslında bir o kadar da çok
gelir. Başlarım Kemal Sunal’ı anlatmaya,
ama Kadir İnanır’a vaktim kalmaz. Belki
de Sultan hakkında uzun uzun konuşa-
bilirim, ama o zaman Hülya Koçyiğit’i
unuturum diye korkarım. Bakmışsınız
Fatma Girik’le başlamış, Ekrem Bora’yı
anlatmış, Kartal Tibet’le, Münir Öz-
kul ile devam etmiş, sonrasında Hulusi
Kentmen hakkında konuşmuş olurum.
Çok acımız var, çok büyük kayıplarımız.
Bizim içimizi bu kadar yakıyorsa, aynı
ekmek teknesini paylaşan Yeşilçam’lı
çınarlar için ne kadar acı olduğunu dü-
şünemiyorum. Son iki senede kimleri
kaybettik biliyor musunuz? Oya Aydo-
ğan, Şefik Döğen, Adnan Mersinli, Tarık
Akan, Ayberk Atilla, Erdal Tosun, Hakkı
Kıvan, Zeki Alasya, Sümer Tilmaç, Sırrı
72
Seni
hiç sevmiyo-
rum sütoğlan.
Babanı da sev-
mezdim!
Elitaş, Yılmaz Köksal... Doğru okudu-
nuz, son iki senede gerçekten bu kadar
çınar, bu kadar usta kaybettik. Ve Halit
Akçatepe. En son kaybettiğimiz, en efsa-
ne, en usta çınarlarımızdan Halit Akça-
tepe. Kim bilir nasıl seslenirdik ona? Bi-
rilerimiz için Canım Kardeşim’in Halit’i,
diğerlerimiz için Hababam’ın Güdük
Necmi’si, kimileri için Süt Kardeşler ve
Şaban Oğlu Şaban’ın Ramazan’ı, Mavi
Boncuk’un Mıstık’ı... Bizim için genç-
liğimizin kahramanları, annelerimiz ve
babalarımız için çocukluklarının kah-
ramanları birer birer kayboluyor sanki.
“Cennette Bi’Hababam Daha” diyorlar.
Birbirlerine kavuşuyormuşçasına. On-
ları kaybettik belki de, ama bizlere ar-
kalarında asla unutmayacağımız; iyi
günlerimizde, kötü günlerimizde, hep
arayacağımız ve içimizde saklayacağı-
mız miraslar bıraktılar. Şu an bu yazıyı
yazmanın sebebi de bu. Ben size usta-
ların hayatlarını anlatmak, binlerce film
arasından bir iki tanesinden bahsetmek,
bu filmler arasından seçip bazılarını tav-
siye etmek için yazmaya karar vermedim
bu yazıyı. Öyle olsaydı eğer, bir veya iki
biyografi okunmuş ama unutulmuş ola-
cak, o filmler de büyük ihtimal izlen-
meyecekti. Bunun yerine, Yeşilçam’ın
değerinin asla birkaç sayfaya sığmayaca-
ğını göstermek istedim. Böylelikle siz de
vaktiniz olduğunda merak edin, filmleri
izleyin diye. Bütün o duyguları yaşayın
diye. Bir Yeşilçam filminin özetini bu-
radan anlatsam, bırakın o filmi izlemiş
olmaya, onu anlamaya bile yaklaşmanız
çok zor olur. Bütün o sivri zeka esprileri,
gülüşmeleri ve kahkahaları, bütün entri-
kaları, yalanları, tokatları, bakışları, mi-
mikleri... bütün dostlukları ve aşkları...
Ben geçenlerde bir araştırma sonrası yine
Yeşilçam videolarına takıldım ve bütün
hafta sonumu aralıksız, izlediğim her
şeyi tekrardan izlemekle geçirdim, ina-
nılmaz da keyif aldım. Dediğim gibi, son
yıllara bakıyorum, ağacın yapraklarını
çok hızlı ve çok erken kaybediyormuşuz
gibime geliyor. Ama söyleyebileceğim
bir şey daha var ki, bizlere bıraktıkları
mirasın sonsuza kadar bizimle olacağını
bilmek beni çok mutlu ediyor. P
KAYNAK
https://cnnturk.com
https://onedio.com
https://tr.wikipedia.org
https://kadin.mynet.com
https://maksatbilgi.com