59
A.D: Berbat. O kadar heyecanlanıyor-
dum ki. Korku heyecandan daha baskın-
dı: rengin beyazlıyor, ağzında tükürük
kalmıyor, konuşamıyor gibi oluyorsun,
çok zordur. O heyecan yine devam eder,
ama yıllar içerisinde bazı tecrübeler edi-
nince, zor anlarda neler yapabileceğini
bilirsin. Mesela o yıllarda bir diş macu-
nu reklamı anlatıyordum sahnede. An-
latıyordum derken biraz bozuyordum,
dalga geçiyordum. “Ya o doktor nedir?”
falan derken “O doktor benim” dedi
adam. Ve elindeki diş fırçasıyla sahneye
çıktı. Bu unutulmaz bir andı. Ne diyece-
ğimi bilemedim. “Hiç de sizin dediğiniz
gibi değilim” diye anlatmaya devam etti.
Yerin dibine girdim. Şu an olsa öyle bir
şey, ne diyeceğimi iyi biliyorum. Ama o
zaman çok toydum, 16-17 sene olmuş.
P: İlk kamera önü rolünüz nasıl aldı-
nız? Nasıl bir süreç ve deneyimdi si-
zin için?
A.D: Vitamin grubu vardır, hepsi arka-
daşım. Bir tane klip çekiyorlardı“İsmail”
diye. Ben de o zamanlar hiç bilmiyorum
bunları yapabileceğimi. Yaşım 19-20.
“Ata biz bir klip çekeceğiz, sen bizi çok
güldürüyorsun, gel biz seni oynatalım
Genelde
bir rol hayal
ettiğim zaman,
hayal ettiğim
bu rol benim
kumaşımdan
oluyor ve ken-
dim yazabi-
lecek kadar
kalemi oyna-
tabildiğim için
gerçekleştiriyo-
rum hayalimi.
klipte” dedi. “Nasıl yapacağız?” dedim.
“Bir tane boxer giy altına, üstüne bir pal-
to giy” dedi. 90’larda çok kötü klipler
vardı. “O kliplerin hepsiyle dalga geçen
bir klip yapacağız” dedi. Negatif İsmail,
İsmail şarkısı baya sanal alemde dönü-
yor aslında şu an, bulmuşlar o kaydı,
nereden buldularsa. “Biraz Jean-Claude
Van Damme gibi bacakları aç, sigara iç”
dedi. Beni yönlendirdiler ben de kafama
göre, biraz içimden geldiği gibi, biraz
onların verdiği gülmelerin gazla saçma
sapan bir şey yapmıştım.
P: Oynamakta en çok zorlandığınız rol,
ya da karaktere bürünmekte en çok
zorlandığınız karakter hangisiydi?
A.D: Emek olarak en çok zorlandığım
rol bu kadın tipi. Çünkü kadın olu-
yorsun, ve Amerikan örnekleri gibi er-
kekken kadın olmuyorsun, kadın diye
başlıyorsun filme. Bir kadını oynamak o
kadar kolay değil, ve Amerika’da olduğu
gibi plastik makyaj kullanmadık. Mar-
lon Brando’dan esinlenip yanaklarımın
içine iki tane hamur benzeri şey yerleş-
tirdim, böylece yüzümü daha sarkık ve
yaşlı oldu. İlk günler hep ağzımın içine
yara yaptı, konuşmak çok zordu. Beden
dili olarak da bazen unutuyorsun kadı-
nı oynadığını. Yönetmen uyarıyor zaten
“Bu erkek gibi oldu” diye. Çok güç bir
şey: ikidebir sütyenini toparla, yukarı
çek, eteği düzelt, gerçekten çok z