Perspective Perspective 34 | Page 63

59 A.D: Berbat. O kadar heyecanlanıyor- dum ki. Korku heyecandan daha baskın- dı: rengin beyazlıyor, ağzında tükürük kalmıyor, konuşamıyor gibi oluyorsun, çok zordur. O heyecan yine devam eder, ama yıllar içerisinde bazı tecrübeler edi- nince, zor anlarda neler yapabileceğini bilirsin. Mesela o yıllarda bir diş macu- nu reklamı anlatıyordum sahnede. An- latıyordum derken biraz bozuyordum, dalga geçiyordum. “Ya o doktor nedir?” falan derken “O doktor benim” dedi adam. Ve elindeki diş fırçasıyla sahneye çıktı. Bu unutulmaz bir andı. Ne diyece- ğimi bilemedim. “Hiç de sizin dediğiniz gibi değilim” diye anlatmaya devam etti. Yerin dibine girdim. Şu an olsa öyle bir şey, ne diyeceğimi iyi biliyorum. Ama o zaman çok toydum, 16-17 sene olmuş. P: İlk kamera önü rolünüz nasıl aldı- nız? Nasıl bir süreç ve deneyimdi si- zin için? A.D: Vitamin grubu vardır, hepsi arka- daşım. Bir tane klip çekiyorlardı“İsmail” diye. Ben de o zamanlar hiç bilmiyorum bunları yapabileceğimi. Yaşım 19-20. “Ata biz bir klip çekeceğiz, sen bizi çok güldürüyorsun, gel biz seni oynatalım Genelde bir rol hayal ettiğim zaman, hayal ettiğim bu rol benim kumaşımdan oluyor ve ken- dim yazabi- lecek kadar kalemi oyna- tabildiğim için gerçekleştiriyo- rum hayalimi. klipte” dedi. “Nasıl yapacağız?” dedim. “Bir tane boxer giy altına, üstüne bir pal- to giy” dedi. 90’larda çok kötü klipler vardı. “O kliplerin hepsiyle dalga geçen bir klip yapacağız” dedi. Negatif İsmail, İsmail şarkısı baya sanal alemde dönü- yor aslında şu an, bulmuşlar o kaydı, nereden buldularsa. “Biraz Jean-Claude Van Damme gibi bacakları aç, sigara iç” dedi. Beni yönlendirdiler ben de kafama göre, biraz içimden geldiği gibi, biraz onların verdiği gülmelerin gazla saçma sapan bir şey yapmıştım. P: Oynamakta en çok zorlandığınız rol, ya da karaktere bürünmekte en çok zorlandığınız karakter hangisiydi? A.D: Emek olarak en çok zorlandığım rol bu kadın tipi. Çünkü kadın olu- yorsun, ve Amerikan örnekleri gibi er- kekken kadın olmuyorsun, kadın diye başlıyorsun filme. Bir kadını oynamak o kadar kolay değil, ve Amerika’da olduğu gibi plastik makyaj kullanmadık. Mar- lon Brando’dan esinlenip yanaklarımın içine iki tane hamur benzeri şey yerleş- tirdim, böylece yüzümü daha sarkık ve yaşlı oldu. İlk günler hep ağzımın içine yara yaptı, konuşmak çok zordu. Beden dili olarak da bazen unutuyorsun kadı- nı oynadığını. Yönetmen uyarıyor zaten “Bu erkek gibi oldu” diye. Çok güç bir şey: ikidebir sütyenini toparla, yukarı çek, eteği düzelt, gerçekten çok z