Perspective Perspective 34 | Page 59

YILMAZ GüNEY “Yılmaz Güney, Yılmaz Güney bu akşam Lale Sineması’nda…” Yazıyı yazmadan başlık koymak âdetim değildir ama bu sefer yazı başlığı değil, başlık yazıyı yazdıracak… Halit Berk Bulakoğlu [email protected] Y ılmaz Güney; sine- macı, devrimci, âşık, tutuklu, her haliyle bambaşka her haliyle olay yaratan bir adam. Peki, kimdir bu adam, bir ilçe yargıcını iki ka- şının ortasından vurdu, cezaevinden firar etti, gitti Cannes Film Festivali’nin en prestijli ödülü Altın Palmiye’yi kazandı. 47 yıllık bir yaşama 114 filmde oyuncu- luk, 26 filmde yönetmenlik, 15 filmde yapımcılık, 64 filmde senaristlik sığdırdı. Unutulmaz aşkı Nebahat Çehre’nin deyi- mi ile dünyanın en güzel bakan adamı o. Bu bakışları güzel adamı biraz tanıyalım istedim; hazırsak çok uzatmayım, başla- yalım. Takvimler 37’nin Nisan 1’ini gösterdi- ğinde dünyaya geliyor Yılmaz, memleke- ti Adana, e benim de. Kan çekiyor tabi. Baba Siverekli Zaza, anne ise Vartolu bir Kürt, ailede yoksulluk kader, kan davası ise tuz biber olmuş, tutmuşlar Adana’nın yolunu. Gerçek adı Yılmaz Pütün’dür Çirkin Kral’ın, sorunca ‘Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir’ diyor, başka türlü bir anlam da bekleyemezdik ondan. Çocukluğuna bir göz gezdirdiğinde şu sözler dökülüyor ağzından: “Sınıf- sal farklılığın ne olduğunu ilk kez zengin çocuklarıy- la oynarken fark etmiştim. Annem, yazın babamla bir- likte tarlalarda ırgatlık eder, kışınsa hizmetçilik yapardı. Bazen çalıştığı evlerden ye- mek artıkları getirirdi. Lez- zetli şeylerdi bunlar. Ama bir süre sonra bunların artık yemekler olduğunu anladık. Bu yemekleri her yiyişimiz- İçine düşen ateşin adını öğrenen Güney için geri dönüş olmadı, bir de eline kalem alınca doğruca mahpus yolu gözüktü. 55