sahib-i kırân unvanını alırlardı. Yıldız-
ları (necm) okuyan müneccimler; insan-
lara evlenmeleri, doğum yapmaları, bir
işe başlamaları veya işlerini bitirmeleri
için tavsiye verirlerdi. Babilliler ve eski
Mısırlılardan kalan bu meslek, 21. yy’da
en çok gelir getiren işlerden biri olacak
ve yerini astrologlara bırakacaktı.
Müneccimin işi zordu fakat rehberi
sağlamdı: Yunan gökbilimci Batlamyus
(108-168), Antik Çağ’ın en kapsamlı
kitabı Mathematike Syntaksis (Bilimsel
Bileşim)’i kaleme almış; Arapların el-
Mıcıstî (en büyük) dediği bu kitap Orta
Çağ Avrupası’nda Almagest adıyla bilinir
olmuştu. Babilliler’in izinden giderek
gökyüzünün kuzey yarım küresini 48
parsele ayıran Batlamyus, bunlara Yunan
mitolojisinden ya da hayalperestlerin
yakıştırmalarından kaynaklanan isimler
vermişti. Böylece takımyıldız kavramını
bilime armağan etmiş ancak ölümünden
1762 yıl sonra Uluslararası Astronomi
Birliği’nin (IAU) düzelteceği bir hata
yapmıştı: Gök küre, meğer kuzey ve gü-
ney yarısı dahil olmak üzere 88 takımyıl-
dız parselinden oluşuyordu! Bunlardan
bir bölümüyse, Güneş’in yıl boyunca
gökte hareket ediyor gibi göründüğü yol
boyunca sıralanmış takımyıldızlardan
olup toplamda 12 taneydiler.
Bu 12 takımyıldız bugün daha çok Zod-
yak Takımyıldızları olarak biliniyor ve
her biri bir burç ile eşleştirilmiş hâlde.
Antikitenin insanıyla bugünkünün ara-
sında çok da fark yok aslında: Doğdu-
ğu anda belki bir kırân sahibi olmasına
imkan vermedi gökler ancak yıldızların
talihini şekillendireceğinden hiçbir za-
man ümidini kesmedi. Müneccim veya
astrolog; isimleri değişse bile yüzlerce
yıldır uzayı bir harita gibi serip insan-
lara umut tacirliği yapma görevini üst-
lendiler. Peki, haritanın bu parçalarının
kökenleri, hikâyeleri ve unutulup giden
isimleri nelerdi?
KOÇ takımyıldızı, el-Hamel ya da
Aries burcuna isim verdi. Doğurganlığın
ve yaratıcı yaşamın simgesi oldu Antik
Mısır’dan bu yana. Eski Türkler ona kozı
(kuzu) dediler; kebş (arapça) ve bere
(farsça) ismini de kullandı Osmanlılar.
BOĞA takımyıldızı, el-Sevr ve Ta-
urus ismiyle anıldı. MÖ 17. yy’dan beri
bilinen en eski takımyıldızı. Mısırlıların
Apis’i, Giritlilerin Mionotor’u ve Yunan-
ların Europa’yı bu kılıkta kaçıran tanrısı
Zeus’u. Türkler tarafından Ud ve Öküz
adlarıyla da anıldı. YAY takımyıldızının bu şekilde ta-
nımlanmasındaki vurgu okçuda değil,
elindeki yayda. Yarı insan, yarı at şeklin-
de tahayyül edilmiş. el-Kavs (yay) ve Sa-
gittarius (okçu) burda ayrılıyorlar. Attığı
okla Orion’un intikamını aldı ve akrebi
vurdu.
İKİZLER takımyıldızı, Truvalı
Helen’in kardeşleri Kastor ve Polluks’un
ardından Gemini ismini alsa da Osman-
lılar ona, sebebini bilmediğimiz şekilde,
el-Cevzâ (kara koyun) ismini taktılar.
Diğer isimleri Tevemmîm (ar. “ikizler”),
Dü-Peyker (fa. “iki yüz, suret”). OĞLAK takımyıldızı, bilinen en
eski takımyıldızlardan biri. El-Cedî ola-
rak ansa da Osmanlılar, Batı’da aynı an-
lama gelen Capricornus kullanılmakta.
Balık kuyruklu keçi olarak canlandırılır
bu takımyıldız; keçi kılıklı doğa tanrısı
Pan, titanlardan Tyfon’dan (tayfun) ka-
çarken su içersinde saklanmasıyla bu
şekli almıştır. Büzgâle-yi felek (ar. ve fa.
“göğün keçisi”) diye isimlendirildiği de
olmuş.
YENGEÇ takımyıldızı, Hera’nın
göğe almasıyla yerine kavuşur. Çok başlı
canavarla boğuşan Herkül’ü alt etmek
isteyen Hera, ona bu yengeci gönder-
miştir ama üvey oğlu bunu ezerek öldü-
rür. Osmanlılar bu burca, aynı anlama
gelen el-Seretân dediler.
ASLAN takımyıldızı, Osmanlılarca
el-Esed diye anıldı. Mitolojiye göre As-
lan, Ay’da yaşıyordu. Bir gün dünyaya
akan bir yıldız biçiminde inerek yeryü-
zünü talan edince Herkül onu boğarak
öldürdü ve göğe yerleştirdi.
BAŞAK takımyıldızının adı niçin
böyle, sebebi meçhul. Tarım ve bereke-
tin tanrıçası Demeter’den kaynaklandı-
ğı söylenir. Anlatıda; tanrıça elinde bir
palmiye dalı, diğerinde başak tuttuğu
kaydedilir. Bu yüzden el-Sünbüle der
ona Osmanlılar. Bakire yani Virgo’dur;
Demeter’in kızı Persefone’den gelir ki-
milerince bu ismi. Salkım der ona Uluğ
Bey; buğday başağı yerine üzüm salkımı
tuttuğunu hayal eder zat.
TERAZİ takımyıldızı, el-Mizân ya
da Libra. Anlam hep aynı. Çünkü adalet
tanrıçası Astrae, ölüleri son yolculukları-
na uğurlamak üzere burda beklemekte-
dir. Ülgü, diye anmışlar onu eski Türkler,
daima manasını koruyarak.
AKREP takımyıldızının şeklinden
niçin böyle adlandırıldığını görmek zor
olmuyor. Scorpius veya el-Akreb. İlginçtir
ki Çıyan, Çadan, Kuyruklu diye de anıldı-
ğı olmuş. Dev akrep, Avcı Orion’u soka-
rak öldürdü.
KOVA takımyıldızı, Babil’den bu
yana kaptan su döken genç adam ola-
rak canlandırılmış. Aquarius (saka) ismi
ordan gelmekte. Fakat Orta Çağ’ın Müs-
lüman bilimadamları insan biçimini
kullanmayıp kabı ön plana çıkarınca, ta-
kımyıldızının ve burcun adı el-Devl (ar.
“su kovası”) olarak kalmış.
BALIK(LAR) takımyıldızı, Pisces
(lat. “balıklar”) olarak bilinmesine rağ-
men Türkçede balık (eskiden el-Hût)
olarak kalmış ismi! Tyfon’dan kurtul-
maya çalışan, bu sefer, güzellik tanrıçası
Afrodit ve oğlu Eros’tur: ana-oğul balığa
dönüşürler ve el ele suya dalarlar. P
KAYNAK
Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, 1317-1318,
İstanbul.
Özel, M. Emin, Saygaç, A. Talat, Gökyüzünü
Tanıyalım, TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınları,
2004, İstanbul.
Pultar, Mustafa, Yıldız Adları Sözlüğü, Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları, 2007, İstanbul.
Redhouse, Sir James, Turkish and English Le-
xicon, New Edition [tıpkıbasım], Çağrı Yayınları,
1992, İstanbul.
Unat, Yavuz, “Eski Astronomi Metinlerinde
Karşılaşılan Astronomi Terimlerine İlişkin Bir
Sözlük Denemesi”, OTAM, Ankara Üniversitesi
Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merke-
zi Dergisi 11, 2000-2001, Ankara: 633-696.
27