Perspective Perspective 34 | Page 16

S Sektör HIZLI MI TÜKETiM? Sadece, hızlı tüketimin hayatımızın her yerinde var olduğunu belirtmek üzerine üç beş kelam, hepsi bu. Ege Süalp [email protected] S abah uyandığınızdan itibaren duyduğunuz ilk müzik çok bü- yük ihtimalle radyolarda çalan veya televizyonda karşılaşacağı- nız, piyasaya ilk adımını atmış -belki de son adımını atan- şar- kıcının “yeni” ama şimdiden dilinize istemsizce dolanmış hit şarkısı olacaktır. Arabalarınızda, taksilerde, bü- felerde, girdiğiniz çıktığınız mağazalarda, gününüzün büyük bölümünü geçirdiği- niz kafelerde… Hayır, kimseyi dinledi- ği şarkılardan yargılamak üzere kaleme alınan bir yazı olmayacak. Sadece, hızlı tüketimin hayatımızın her yerinde var ol- duğunu belirtmek üzerine üç beş kelam, hepsi bu. 14 İlk olarak “yeni” kavramını ele alalım. Mesela günümüzde Türkçe pop dediği- miz müzik türüne ait bir şarkının “yeni” olarak addedilmesi ne kadar sürer? Peki onun bu yeniliği kalmadığı zaman, var- lığından söz edebilir miyiz? İnsandaki “yeni”ye duyulan ihtiyaç duygusunu ta- kiben ortaya çıkan “niteliksiz ama yeni ürünler” pek de kalıcı olamıyor desek kimse karşı çıkamaz herhalde. İşe bu açıdan baktığımızda günümüzde çıkan birçok hit şarkı da FMCG yani hızlı tüketim ürünleri kümesine dahil olabilir. Kültürel anlamda hiçbir niteliği olma- yan, sadece belli bir nakaratın defalarca söylenmesiyle veya çalınmasıyla ortaya çıkan bu şarkıları tabiri caizse sıkılana kadar tüketiyoruz. Yazın gittiğimiz bir sahilde, geçen yaza ait bir şarkı duymak insanlara çok cazip gelmiyor ve “Bu yaz da hiç güzel şarkı çıkmadı ya!” gibisin- den sitemler ortaya çıkıyor. Aslında o ge- çen yazın şarkısı, size o zamanki anıları- nızı hatırlatıyor çünkü farkında olmadan şarkıyı bütün yaz dinlemiş oluyorsunuz ve beyniniz şarkıyı duyar duymaz sizi yaşanmış günlere geri götürüyor. Tabii Artık sanata da tıpkı tüketim mallarına yaklaşır gibi dürtülerimizle yaklaşıyoruz. Araştırmadan dinliyor, sorgulamadan izliyoruz. bir de “Akdeniz Akşamları” var ki, efsa- ne olmuş tüket tüket bitmiyor… İşte bu noktada şarkıcı ve sanatçı kavramları bir- birinden ayrılıyor. Arada istisna durum- lar da olacaktır, yalnız şu bir gerçek: Hızlı tüketilen şarkılara o kadar alıştık ki, gizli- den gizliye bir yozlaşma ve kültürsüzleş- me içimizde büyüdükçe büyüdü. Gerçek sanatın değerini bulmadığına hemfikiriz ama kimse dürüstçe “ben kültürsüzüm” ya da “ben hızlı tüketim müziği dışında müzik bilmem” diyemez… Elbette başka müzik biliyorsunuzdur ama sanata o hak ettiği değeri verecek kadar değil, kabul edelim. Ve her senenin kendine has fenomen- leşen Türk dizileri. Genel olarak hepsi içinde hastane sahnesini; başrol oyuncu- sunun ölümden dönme ya da kaçırılma sahnesini barındırır. Güzel yüzlü insanlar oynar, özetiyle beraber 3 saatte tüketiriz. O üç saatin sonunda bu bölümde ne oldu diye sorsan 5 dakikada özeti geçilecek bir senaryoya sahiptir. Uğruna insanlar günlerini, haftalarını setlerde geçiriyor… Ancak onlar da pekala farkında: Ekran- lardaki çoğu dizi hızlı tüketim ürünüdür ve göreceği değer de belli bir süreyle sı-