Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 78

Çünkü elde etmek istediği nesneler değil arzularıdır ve arzuların sonu yoktur. Kişi arzuların yerine koyduğu şeyleri eğer tüketemezse kendini eksik görmeye başlar. Eğer istediği şeyi elde ederse tamamlanacağını düşünür ama bu tamamlanmışlık duygusu çok kısa sürer ve tekrar yeni bir tüketme arzu- suyla dolar. Bu süreç tüketim döngü- sünü oluşturur. 74 Tüketim yapmak için bireyin iki şeye ihtiyacı vardır. Para ve zaman. Zaten tüketen kesimi parası olan kesim ola- rak düşünürsek geriye zaman kalır. Elbette ki bu da boş zaman olacaktır. Boş zaman modern toplumda gereksiz ve yararsız olarak görülürken postmo- dern toplumda bir ihtiyaçtır. Çalışma zamanını kontrol eden kapitalizm, boş zamanları da tüketim kültürü aracılığıyla ele geçirir. Kapitalizm için üretimden elde edilen karın yanında, boş zamanlarda elde ettiği tüketim, karı iki katına çıkarır. Bir nevi top- lum kendi ürettiğini tüketmek amaçlı programlanmıştır. Öyle ki kişi tüketim sektöründe kim- liğini tükettiği şeylerde aramaya başla- mıştır. Baudrillard bu kimlik edinme sürecini çıplaklığa benzetir. Çünkü çıp- lak insan en kolay şekilde giyinir. Yani bu postmodern tüketim sektörü insanı giyinmeye hazır kılmak için soyunuk kalmaya ikna eder. Her kültürde ol- duğu gibi bu kültürde kendi kültürel kimliklerini oluşturmuştur. Klepto- manlar (çalma hastalığı), anoreksikler, bulimikler (yediklerini çıkaranlar), alışveriş kolikler gibi. Bu kimliklere en çok etki eden sektörlerde moda, rek- lamlar, sosyal sınıf, medya ve popüler kültür örnek olarak verilebilir. Hayat, sokaktan daha steril ve güvenli olarak görülen AVM gibi kapalı eğlence merkezlerine doğru yönelmiştir. Tüketim sektörü bir diğer yönüyle hedo- nisttir. İnsanlar aldığı zevkler ve hazlar kadar vardır. Daha önce almamış oldu- ğu bir zevk onu geri plana düşürebilir. İnsanlara zevkli ya da zevksiz olduğunu söyleyen şey sistem ve markalardır. Bu zevk arayışı insanları her şeyi ucundan ısırıp bırakan tüketicilere dönüştürür. Ve insanlar bunların sonucunda geriye bıraktığı “çöp yığınlarını” fark etmez. Baudrillard bu durumu “Bana fırlatıp at- tığın şeyi söyle, sana kim olduğunu söy- leyeyim!” şeklinde özetlemiştir. Reklamlarla süslenen dünyada tüketici- ler artık neyin ihtiyaç, neyin lüks, neyin yararlı olduğunu anlama yetisini kay- betmiştir. İstenen tek şey “her koşulda tüketme”yi sağlamaktır. Postmodernizmle birlikte tüketim alış- kanlıkları yapıbozuma uğramıştır. Tüke- tim sadece maddi olan değil soyut olanı da etkisi altına alarak yaşamı fast-food anlayışı altına sokmuştur. Postmodernizm ve Mimari Yerleşik hayata geçtiğinden beri in- sanoğlu içinde bulunduğu mekânı özümsemiş, yer ve vatan haline getir- miştir. Mekânın gelişmesiyle kentler, postmodern toplumla da metropoller ortaya çıkmıştır. Postmodern mimari eskiyi ve yeniyi kolaj hale getirerek postmodernizmin somut kolunda önemli bir yer edinmektedir. Postmodern mimari modern yapıların betonsu soğuk havasından uzaklaşarak daha işlevsel yapıtlar ortaya koymaya çalışmıştır. Yapılar değişebilir esneklik- tedir ve birbirinden farklıdır. Postmo- dern mimariye verilecek en iyi örnek- lerden biri de Paris’te Renzo Piano ve Richard Rogers tarafından inşa edilen Centre Georges Pompidou müzesidir. Bina, geniş cam cepheleri ve yapısal iç organlarını dışarı çıkararak yapılan ta- sarımıyla hayranlık uyandırır. Hayat sokaktan, daha steril ve güven- li olarak görülen AVM gibi kapalı eğ- lence merkezlerine doğru yönelmiştir. Nitekim içindeki mağazalar, sinema ve yemek yerleri insanlara tüketmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatır ve sokakları sadece hızlıca yürünüp ge- çilmesi gereken yerlere dönüştürür. P KAYNAK Baudrillard, Tüketim Toplumu Bocock, Tüketim Marshall Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor Mehmet E. Şimşek, Modernite, Postmodernite ve Bauman