Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 29

ortamın tüm dinamikleri beğenilme üzerinden şekillenirken bu kavram yapılan paylaşımların içerik ve bi- çimini de şekillendirdi. Böylelikle sosyal medyada kimi zaman ger- çekte oldukları gibi değil de, olmak istedikleri veya olduğu düşünülme- sini istedikleri gibi davranan kulla- nıcılar için temel amaç beğenilmek oldu. Bu andan itibaren dönüşüm farklı bir hal aldı. Beğenilmek uğ- runa mahrem yok olmaya, eskiden yakışıksız olanı paylaşmak cesaret sayılmaya, aşırı gösteriş görgüsüzlük yerine ilham vericilik olarak nitelen- dirilmeye başladı ve tüm bunların etkisiyle globalleşen dünyanın si- likleşen sınırları kültürlerin ördüğü mahremiyet duvarlarını da silikleş- tirdi. Aslında başta da dediğim gibi, içinde doğup büyüdüğümüz kültürü tamamıyla sevmek, benimsemek, ye- niden üretmek mecburiyetinde de- ğiliz. Değişen dünyada kültür de el- bette değişip dönüşecek ve yeniden şekillenecek ve biz de bir kısmını görmezden gelirken bazen farkında olarak bazen de fark etmeden bir kısmını içselleştirmeye devam ede- ceğiz. Dolayısıyla burada anlatmaya çalıştığım şey ayıp nedir bilmez ol- duk gibi bir eski zaman güzellemesi değil. Burada mesele, tüm bunların beğeni üzerine kurulu olması, beğe- nilmek amacıyla paylaşım yapılıyor olması, iki fotoğraf arasından daha güzelinin hangisi olduğuna daha çok beğeni alacak olanın hangisi olduğu sorusunu cevaplayarak karar verili- yor olması. Anlatmaya çalıştığım meseleyi en çok gözlemlediğimiz mecra elbette Instagram. Aslında önce Facebook vardı ama sonra Facebook ailelerin istilasına uğradı ve ailelerinden ayrı, “özel” bir alana sahip olmak isteyen Evlerin yatak odala- rından banyo- larına kadar bütün odaları- na misafir olup insanların sa- bah mahmur- luğundan gece sarhoşluğuna kadar her anını seyrederken bulduk kendi- mizi. gençler Instagram’a kaçtı. Sonra Ins- tagram hızla büyüdü, yayıldı, gelişti. Başlarda bir çizgisi ve kalitesi vardı Instagram’ın. Temel amaç bakılması hoşa gidecek kaliteli, güzel, estetik fotoğraflar yüklemekti. Ama elbette her şey i hızla tüketen tüketim toplu- mu Instagram’ın kalitesini de tüket- ti ve her şeyin fotoğrafını ölçüsüzce paylaşmaya başladı. Böylece yolu ba- şındayken umut vaat eden Instagram her anını sergilemek isteyen kullanı- cılarla dolup taşarak adeta bir kirli sepetine dönüştü. Biz ister istemez birçok hayata tanıklık etmeye başla- dık. Göz zevkimize hitap edecek es- tetik fotoğraflar yerine koca yürekli kocişler, dantelli tostlar, kurdeleli karnıyarıklar, para dolu jakuziler, kapıya gelen dev pelüş ayıcıklar, öve öve bitirilemeyen mucizevi ürünlerle doldu taştı sayfalarımız. Bir yandan bir mahremiyet söylemi yükselirken diğer yandan evlerin yatak odaların- dan banyolarına kadar bütün odala- rına misafir olup, insanların sabah mahmurluğundan gece sarhoşluğu- na kadar her anını seyrederken bul- duk kendimizi. Çünkü beğenilmek uğruna her anlarını paylaşmaya baş- ladı insanlar. Herkes mükemmel, her hayat kusursuz oldu bir anda. Ins- tagram bir özgürlük alanıydı ve ora- da kim olmak isterseniz olabiliyor- dunuz. Sorunun kaynağı da tam da bu oldu işte. Özel olanı, dört duvar arasında kalması gerekeni herkesle paylaşmaya başladık. Görgüsüzlük prim yaparken birileri zenginliğini sergileyerek daha da zengin olmaya başladı. Evler, arabalar, mobilyalar sergilenirken işler çığırından çıktı ve sosyal medyada her şey metalaştı. Kendimizden yeni bir ben yaratarak oluşturduğumuz profiller kimlikleri- mizin vitrinleri haline gelirken pay- laştığımız her şeyi bu vitrine koyarak sergilediğimiz imgeler üzerinden ile- tişim kurmaya başladık. Paylaştıkça paylaştık, vitrinlerimiz doldu taştı, her geçen gün takipçilerimiz arttı, beğenilerimiz arttı. Ama geriye dö- nüp baktığımızda, ben buyum dedi- ğimiz kişiyi göremez olduk. O vitrini dolduran her dekor, her yeni beğeni, her artan paylaşım bizi bizden azalttı aslında. Çok paylaştık, paylaştıkça azaldık… P 27