Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
Yerleştirse başını, iki diz kapağına;
Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi?..”
mısralarını düstur edinerek yapılan muhasebenin neticesinde elde edilecek bulguların,
yukarıdaki ifadeleri destekleyeceği aşikardır. Kendini tanıyan, dünyayı tanıyan insan için
dünya sevilecek bir nimettir. Çünkü cennete giden yol dünyadan geçer. Nasıl sevdiğine, ne
için sevdiğine bakmalı. İki kapılı bir han olarak görenlere ne ala, lakin vay tapulu bir han
olarak görenlerin haline. Çünkü cehennemin yolu da dünyadan geçer. Madem bu hana
uğramadan cennet de yok cehennem de, o vakit karanlığın saltanat sürdüğü bu handan
göçmesini bilmeli. Onu da ancak kendini bilen bilir. Buradan yola çıkarak “Ahireti
kazandıramayacak dünya, beş para etmez” şeklinde bir ifadeyle; dünyanın, tek başına
anlam ifade edemezken ahiretle koordineli hareket etmesi şartıyla anlam kazanan gurbet
eli olduğu kanısına varılabilir.
Zorlu imtihanlarla sınanarak, baş gösteren yorgunluk ve doygunluğa rağmen nasıl olur da
dinç kalabiliriz? Gırtlağına kadar ulaşan çirkinliklere rağmen görmezden gelmek, şedid
kazazedenin ardında bıraktığı molozlarla dolu enkaz yığını dünyayı güzel görmek ne
mümkün? İşte olgunluğun ve olmuşluğun belirtisi burada tezahür eder ki “Güzel bakan
güzel görür” iddiasıyla dikkatler bu noktaya çekilmek istenmektedir. Usta bir
kameramanın, görüntü kalitesi yüksek son model kamerasıyla güzel bir açıdan çekilen;
kapısından geçerken kimsenin tenezzül edip de bakmadığı bir harabeyi düşünelim. Yıkık
dökük duvarlarına, çökmüş çatısına ve hiç de iç açıcı olmayan renk gruplarına rağmen ne
de güzel görünür değil mi fotoğrafta? Oysa görüntü kalitesi son derece düşük olan
sıradan bir makineyle resmedilen, eşsiz bir güzellikteki manzara da dahi o güzelliği ve
etkileyiciliği görmemiz mümkün değildir. Bu yüzdendir ki fotoğrafçılar yüksek kaliteli
kameralar tercih etmektedir güzel görebilmek için. Evet dünya bir harabeden farksızdır ve
ne yazık ki hiç de iç açıcı manzaralar barındırmamaktadır. Fakat güzel görebilmek,
yüreklerin görüntü kalitesinin derecesine bağlıdır. Aksi durumda güzellikler içerisinde
yaşayıp da güzel görememek kaçınılmaz olur.
54