nisan2019 nisan2019 | Page 53

Her şeyden evvel farkına varmamız gereken bir mesele var; dünyaya hak ettiği değeri verebilmekte yatar yürekteki huzurun kaynağı. Dünyaya geliş gayesini idrak edebilmiş arif kimselerin incinmemesinde yatan sebep de budur. Dünyayı gecesiyle gündüzüyle, yazıyla kışıyla, zoruyla kolayıyla zıtlıklar manzumesi olarak tanımladıkları ve onu bu şekilde kabullendikleri halde aydınlığın ardından gelen karanlığın onları ürkütmesi ne mümkün. Karanlık onlara feneri, kış ise sobayı hatırlatır daima. Olumsuz hadiseler içerisinde esaret zincirini kırmaktı onlar için mutluluk. Dünyayı tanıyorlar. Nerden gelip nereye gideceklerinin farkındalar ve bu farkındalık nispetindedir onların indindeki dünyanın kıymeti. Dünya onlar için kıymetlidir. Paha biçilemez bir kıymete tabiidir hatta. Kendilerini tanıyorlar. Ne olduklarını, ne için olduklarını, ne olacaklarını biliyorlar. Hiç olduklarını, hiç olabilmek için var olduklarını ve hiç olacaklarının farkındalar. Bu nispette süregelen ömürlerinde her adımı bu inanç doğrultusunda atarlar. Olayı resmedebilmek adına bir kıyaslamaya gidelim. Önümüzde seçeneğimize sunulan iki sepet elmadan; ilkinin pıhtılaşmış kan kızılı renge, cilalı ve göz alıcı parlaklığa sahip yapay elmalarla dolu bir sepet, ikincisinin ise doğallığı, donuk rengi ve tanımlanamayan şekilsizliğinden okunan elmalarla dolu bir sepet olduğunu varsayalım. Kırılmaz, eskimez, uzun ömürlü ve göz zevkimize hitap edebilen elmaların bulunduğu ilk sepetin karşısında bozulabilen, çürüyebilen, ömrü kısa, ısırıldıktan iki dakika sonra sararmaya başlayan elmalarla dolu ikinci sepet yer almakta. Göz zevkine göre hareket ederek ilk sepeti seçenlerin hangi işine yarayacaktır bu tercihi? Açlık durumunda karnını doyurmak maksadıyla başvurabilecek midir ona? Veya hastalığı sırasında şifa niyetiyle derman olarak mı kullanabilecektir? Büyük bir beklenti ve beğeniyle tercih ettiği albenisi yüksek elmalarla zamanla “sizler ne işe yararsınız be!” serzenişiyle, aralarına mesafe girecektir. Tatsız, kokusuz, çekirdeksiz, ömürsüz ve aynı zamanda faydasız olan o sepet bizim hayallerimizdeki dünyayı temsil ederken; tatlı, kokulu, kurtlu, çürük, çekirdekli, ömrü kısa elmalarla dolu olan sepet ise gerçek dünyayı temsil etmektedir. İşte karşılaştığımız bu hayal kırıklıkları; biz dışındaki etkenlerden ziyade kendi hayallerimizden kaynaklanmaktadır. Dünyanın sadece müspet hadiselerin yaşandığı, sadece güzelliklerin bulunduğu, sadece kolaylıkların olduğu veya olması gerektiği bir yer olduğunu zannetme veya böyle bir dünya beklentisi ve hayali içerisinde bulunmak değil de nedir hayatımızı karartan? İsyan bayrağını dalgalandıran başka ne olabilir ? Üstad Necip Fazıl’ın muhasebe şiirindeki; “..İşte bütün meselem, her meselenin başı, Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı! Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden, Daha keskin eliyle, başını ensesinden, … 53