Yusuf Kenan Güven
Karamsarlığa, karanlığa, karmaşıklığa esir
olmuş ruhlar alemidir dünya. Yığınlar
dolusu mutsuz, umutsuz çehrelerin
saltanatında; ameliyat masasında ölüme
terk edilmiş maktulden ibaret. Gülen
yüzler kalın bir toz tabakasıyla kendini
müzelik raflarda muhafaza ederken;
kırılmaz kalpler, incinmez ruhlar hayal
edilemez bir ütopya durumunda. “Nerde
o eski..” diye başlayıp derin bir iç çekerek
devamını getiremediğimiz yarım kalmış
cümleler manzumesi. Geçmişe duyulan
aşırı
özlemle
geleceğe
duyulan
küskünlüğün arasında yorulmak bilmeyen
bir git gel sarkacında ömür tüketenler için
yok mu bu karamsarlığın dermanı, umutlu
olmanın formülü. Huzurlu hayat terapileri,
ciltler dolusu mutluluk yöntemleri neden
cevapsız kalmış olabilir asırlardır arayış
içinde olanlar için. Güçleri herşeye yeterdi
oysa ki. Akılara durgunluk veren bilim,
..bunu da mı yapmışlar diye hayretle
seyrettiğimiz
gelişmeler,
ilerleyen
teknolojinin gücü ‘mutlu insan’ profiline
mi
yetmeyecekti.
Meseleye
akıl
erdiremeyen birine söylense kahkaha
atılacak, dalga konusu olacak bu ifade aklı
eren biri için uzun bir sessizliğin ardında
yatan yürek burukluğu. Peki yok mu
içimizde mutlu kimseler? Dünyayı seven
yok mu? Ben dünyayı seviyorum diyerek
‘beş para etmez dünya’ safsatasına
meydan okuyacak kimse.
Mutsuz olmamıza neden olacak bu kadar
menfi olayın arasında kimin haddine
mutlu olmak. “Çöplük çukuruna dönmüş
çevremizde bizi mutlu edecek kimsemiz
yok ki ama..” serzenişinde haklılık payı var
mı acaba? Yoksa cilalı ruhların cilaladığı
hayallerimiz miydi karanlık ışıklarını
ruhlarımıza yayan. Çirkin insanlar
yüzünden mi çirkindi dünyamız, yoksa..
52