Merve Diken
İnsan yaratılışı itibariyle başkaları ile
beraber hareket etmeye muhtaç bir fıtrat
üzere yaratılmıştır. Birlik, beraberlik ve
istişare Yaratıcı tarafından tavsiye edilmiş
ve ‘’…dağılıp, ayrılmayın…’’ (3/ Ali İmran /
103) öğüdüne uyanlar, bütünlük içerisinde
yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
İnsanlık tarihi boyunca birçok evreden
geçmiş, göçebelikten sonra yerleşik
hayatın daha cazibeli ve kolay olduğu
görülmüştür. Yerleşik hayatla birlikte
hayvancılığa dayanan ekonomi yerini
yavaş yavaş tarıma bırakmıştır.
İnsan bu evrelerde, hayatın her
basamağında kendisi aktif ve kendi
hayatının başrolünde bulunmuştur. Gerek
göçebe olup hayvancılık gerekse yerleşik
hayata geçip tarıma yönelmesinde kendisi
aktif rol almıştır. Çadırını kurup, düzenini
oluşturmuş, hayvanını beslemiş, satarak
ya da takas yoluyla ticaret yapmış, kesip;
yemeğinden- halısını yapmaya kadar her
alanda başrol kendi olmuştur. Aynı şekilde
tarım toplumunda da toprağı süren, eken,
toplayan, ticaretini yapan vb. her alanda
kendisi etkindir. Böylece kişi yeteneklerini
ve kendisini tanımakta; varlığının,
becerilerinin farkında olmaktadır. Bu
süreçte tabi ki insanlar birbirlerini
tamamlayacakları
konularda
beraberliklerini,
yardımlaşmalarını
sürdürmüş, takas usulü ile de ellerinde
olmayanı temin etmişlerdir. Böylece her
şeyin kesin bir bedelinin olması da söz
konusu olmamıştır. Usulde kimi kas gücü
ile takasını yaparken kimi elindeki başka
bir ürün ile takasını gerçekleştirmiştir.
18. yy. da ortaya çıkıp, 19. yy. da yayılan
Sanayi Devriminin ( Endüstri Devrimi)
etkisiyle bireyde sadece sanayi anlamında
bir değişiklik yaşanmamış, özellikle insan
bedeni ve kendini tanıması konusunda
ciddi bir kayma olmuştur. Sanayi devrimi
ile seri üretime geçilmesinin birçok sebebi
vardır.
35