nisan2019 nisan2019 | Page 14

Osman Deniz Geceleyin gökyüzü, yıldızlarla işlenmiş bir manto gibi yüksek dağları sarıp sarmalıyor. Mehtabın ışığıyla yıkanan berrak gecelerde ay, cömertçe ışığını döküyor. Unutulmuş yıldızların ışığı, gecenin serptiği karanlık tozu silip süpürüyor. Binlerce yıldır hasat edilir, geceleri yıldızlar… Yıldızların fısıltısı geceyi nağmelerle örüyor, gözlere ulaşabilmek için yapraklarla mücadele ediyor, yaralı yürekleri gözlüyor. Ağaçlar, aralarında fısıldaşarak yıldızları selamlıyor. Göller de bir ayna berraklığında ayı ve yıldızları sinesinde misafir ediyor. Ay ise göllerin dibindeki sırları araştırıyor, geceleri… Yıldızlara doğru ağu kokulu çiçekler açar insanın içinden geceleri. Ötelerin heyecanı, hüznün ve ayrılığın erittiği ruhların kapılarını zorlar. Ve bazen hüzün; kudretiyle geceyi öyle karartır ki ay ve yıldızlar gökyüzünden kaçar.”O kadar karanlık ki, körler bile yollarını bulamaz” der insan. Yurtsuz rüzgârlar bulutları sürükler getirir. Bulutlar, yıldızların üzerine perdelerini çeker. Ormanda ağaçlar dilsiz ve yalnız kalır. Gece gözlerde baygındır. Rüyasız bir uyku kadar ıssız, hiç bir gözün delemeyeceği kadar karanlık ve derin. Taşların uykusu gibi.İki seslenişin arasındaki sessizlik.Aklın yol bulabilmek için gönülden yardım istediği…. Yıldızlar gözlere sırlarını dökecek, bulutlar gözlerde sırları örtecek, gözyaşları sırları kalplere sürükleyecek… Hiç korkma! Karanlığın ıssızlığında ve yalnızlığında, içine doğru ilerle. Yüreğinin kapısını çal geceleyin. Arayışların deldikçe gecenin kara göğsünü, şiir dökülür, gönüllere. Gözlerin ve ışığın gürültüsünden uzak, bir ezgi, bir gönül aydınlığı bulacaksın orada. Yıldızların büyüsüyle avare gönüller, kimsenin ayak basmadığı, yolu olmayan gök kubbede şahlanan bir yıldızın terkisine binip her gece seyahate çıkar. 14