Natura May - June 2013 | Page 52

Projeler/Projects: İzmir TASARLANAN EĞİMLİ TERASLAR SAYESİNDE DENİZ YÖNÜNDEN ANA CEPHEYE DOĞRU YÜRÜNEBİLECEK. THE PEDESTRIAN APPROACH FROM THE İZMİR GULF TOWARDS THE MAIN FAÇADE WILL BE FACILITATED BY ELEVATED TERRACES AND WALKWAYS. mekanlarıyla, Atatürk Kültür Merkezi’ndeki lobi kurgusundan daha güçlü bir kamusal alan söylemine sahip. Teğet, tasarım süreci boyunca Akdeniz ikliminin gereksinimlerini dikkate alarak, farklı mevsimlerde kullanılması mümkün olan esnek, uyumlu bir dizi açık ve kapalı performans alanları tasarlamış. Açık hava tiyatrosu olarak da kullanılabilecek şekilde düzenlenen avlu ve sahne tavanının üst örtüde yaptığı çıkıntının düz bir duvar yüzeyi olarak tanımlanarak yazları film gösterimleri için değerlendirilebilmesi bu tasarım tercihinin örnekleri arasında... Tüm bu kamusal mekanların sadece açık renk, doğal taş malzeme kullanılarak kaplanması aslında binanın Akdenizli köklerine gönderme yapıyor. Taşın hem zemin, hem de cephe malzemesi olarak sürekli ve tutarlı kullanımıyla binanın hibrid topografyasında uyum sağlanıyor; İzmir’in sıcak iklimine uygun temel yapı malzemesi taş, binanın rampa ve açılı yüzeylerine bütünlük kazandırıyor. İzmir Opera Binası projesinin başarısı, mimarlarının kültür, eğlence ve ulaşım alanlarını Akdeniz çevresine uyumlu, dengeli bir şekilde bir araya getirebilmesinde saklı. Bina bir performans sanatları yapısından beklenebilecek tüm ihtişama sahip; öte yandan bölgenin geleneksel taş yapı malzemesinin olanaklarını değerlendirilmesiyle fark edilir derecede çağdaş ve modern, ama aynı zamanda Akdeniz karakteri ile uyumlu bir mimariyi ortaya koyuyor. İZMİR OPERA BİNASI’NIN KENTİN KUZEY BÖLGESİNDE KENT FAALİYETİNİN MERKEZİ OLMASI HEDEFLENİYOR. THE İZMİR OPERA HOUSE IS INTENDED TO PROVIDE A FOCAL POINT FOR URBAN ACTIVITY IN THE NORTHERN SECTION OF İZMİR. 52 NATURA • MAYIS - HAZİRAN 2013 / MAY - JUNE 2013 by direct site lines in either direction that become more dramatic at night when the entrance lobby and its hanging light fixtures are visible from the plaza in front. In contrast to the Atatürk Kültür Merkezi though, the front lobby in İzmir is a more meaningful public space open from all sides and accessible throughout the day providing shade and air-conditioning during İzmir’s hot summers. Teğet, clearly aware of their environment in the Mediterranean, makes their design more flexible and amenable to the climate by providing a variety of outdoor and indoor spaces for performance activities. For example there is a courtyard that can also be used as an outdoor theater and on the roof, the surface of a jutting tower can be used for film projections. All of these public surfaces are clad in stone in a gesture that also speaks to the building’s Mediterranean roots. The building’s hybrid topography is unified by a constant and consistent use of stone as both cladding and pavement material. The stone acts to unify the ramps and angular surfaces of the building in a common material suited to the hot temperatures of İzmir in its Aegean location. The success of İzmir Opera House winning proposal can be seen in the architects’ subtle merger of the space of culture, leisure and public transportation attuned to the Mediterranean environment. The İzmir Opera House has all the grandeur one would expect of a building for the performing arts but takes advantages of the traditional stone building material of the region to achieve an architecture that is distinctly contemporary and modern, but resonant with Mediterranean character.