LightWorld Sayı 36. Ofis Aydınlatmaları | Page 41

39 den gelen ışığı da katarsın kervana, olur biter.. Azıcık da dış cephelere ışık badanası, tamam.. Hani derler ya, nasıl olsa “kervan yolda düzülür !..” Şikâyetler çoğaldıkça, ampullerin şiddeti ve yerleri değiştirilir. Karanlık koridorlara ilave edilir… LED de moda oldu ya artık, olmadı hepsi LED’e döner, böylece; altın, gümüş, “yeşilimsi” bir madalya da alınır ve cennete ulaştık sanılır.. Bu kadar basit mi ?.. Elbette değil !. Bürolar adına bu eylemin, “çalışanların verimliliği adına yapılacağı” işverene anlatılabildiğinde, bence genel kabul görecek ve giderek, akademik bir süreç başlatılabilecektir.. Birebir “insan ve zihinsel başarı” odaklı böyle bir çalışma sonunda elde edilecek; “sağlık, verim ve mutluluk arttırmak” için yapılacak bir çalışmanın ofislerden başlatılması, bence akıllıca olacak, takdir toplayacak ve hatta yine bence, gönüllü bir finansman sağlayacaktır... BİR ÇAĞRI !.. Bir ofis, çalışanı açısından, göz kaslarının da en uzun çalıştığı alandır.. Emekli olana kadar toplam olarak, hatta ömür boyunca göz açısından en uzun ve belki de sancılı dönem o alanda yaşanır.. Acaba koltuk, masa ölçüsü, çalışan sayısı ve varsa dekorasyonun hoşluğu dışında, aydınlatma biçimini ne sıklıkla tartışmaktayız o mekânların ?.. Sanırım nadiren.. Ya da, hiç !.. O yüzden, aydınlatma konusuna her zaman; özellikle ve özenle değinen Light World dergimizi kutlamak isterim. Sakın yaranma gayreti sanmayın bu sözü.. Tamamen amatör katkım boyunca oluşan kanaatimdir yalnızca.. IŞIK HAYATTIR.. Işık; hayat belirtisidir, hayatla ilk tanışmamızdır. Bence; hayatın kendisidir. Canlılığın ölçeği ve besinidir. Tüm yaşam sürecini izleme aracıdır.. Olayı, basitçe lüx-lümen hesaplarına bırakmamalıdır. Belki de denekler saptayıp, daha verimli, daha mutlu; hangi aydınlık çeşidinin, rengin, yönün ve şiddetinin doğru olduğuna dair; ya stüdyo ölçeğinde ya da birebir büro gerçeğinde izleme süreçleri yaratmalıyız. Elbette bu yöntem sadece bürolara özgü olmamalıdır. Heveslendirici sonuçlar aldıkça; fabrikalara, okullara ve örneğin AVM’lere bile uzanan bir sürecin çıktıları; yaşamı kolaylaştıracak, verimi mutlaka arttıracaktır. PEKİ HANGİ ENERJİ ?.. Hayat bir bütündür. Maalesef mimarlara genellikle ve sadece; “çeşit bulunsun” diye öğretilen aydınlatma konusu, aslında sadece elektrik aracılığı ile elde edilenin değil, doğal olanın da en akıllıca ve verimli ve de göz sağlığı açısından doğru kullanımını kapsayan, bence farklı bir bilim dalı olmalıdır.. Tek başına, ne elektrik mühendisinin “bilgisi ve görgüsü” ne de; biçimsel müdahaleyi aşamıyorsa, “mimarın katkısı” çözebilir problemi.. Bu bir ekip çalışmasıdır.. Hatta belki de bu ekibe, bir psikolog, hatta hatta, genel süreci tahlil edebilen bir sosyolog bile dahil ve müdahil olmalıdır. Büro binalarının, koskoca cepheleri ve bir o kadar çatıları ile ve elbette daha işin başında, yıllardır anlattığımız “Enerji Mimarlığı” kurallarına uygun projelendirilebilmesi ile, kendisine gerekecek enerjinin en az yarısından vazgeçebilmesi ve kalanın ise, “tamamını” kolayca üretebilmesi mümkündür. Bu yapıların, hiç olmazsa aydınlatma adına bedel ödemeyecek olmaları bir mucize değil, kolayca elde edilecek bir başarı ve aynı zamanda hem ülkemiz hem de insanlık adına bir görev olacaktır. Genel aydınlatma kurallarının, renklerin ve şekillerin, giderek üç boyutlu nesnelerin ışık altında değişen psikolojik etkileri, cisim algılama ve okuma mesafelerinin genel kuralları, elbette bu mekânlarda da geçerli olacaktır.. Sadece farklı olarak bu kez amaç; büro özelinde “mevcut kabukları kırmak” ve devlet dairesi kuruluğunda ya da lunapark kalabalığında değil, çalı