39
den gelen ışığı da katarsın kervana, olur
biter.. Azıcık da dış cephelere ışık badanası, tamam.. Hani derler ya, nasıl olsa
“kervan yolda düzülür !..” Şikâyetler
çoğaldıkça, ampullerin şiddeti ve yerleri
değiştirilir. Karanlık koridorlara ilave edilir… LED de moda oldu ya artık, olmadı
hepsi LED’e döner, böylece; altın, gümüş,
“yeşilimsi” bir madalya da alınır ve cennete ulaştık sanılır.. Bu kadar basit mi ?..
Elbette
değil !.
Bürolar adına bu eylemin, “çalışanların
verimliliği adına yapılacağı” işverene
anlatılabildiğinde, bence genel kabul görecek ve giderek, akademik bir süreç başlatılabilecektir.. Birebir “insan ve zihinsel
başarı” odaklı böyle bir çalışma sonunda
elde edilecek; “sağlık, verim ve mutluluk
arttırmak” için yapılacak bir çalışmanın
ofislerden başlatılması, bence akıllıca
olacak, takdir toplayacak ve hatta yine
bence, gönüllü bir finansman sağlayacaktır...
BİR ÇAĞRI !..
Bir ofis, çalışanı açısından, göz kaslarının
da en uzun çalıştığı alandır.. Emekli
olana kadar toplam olarak, hatta ömür
boyunca göz açısından en uzun ve belki
de sancılı dönem o alanda yaşanır.. Acaba koltuk, masa ölçüsü, çalışan sayısı ve
varsa dekorasyonun hoşluğu dışında, aydınlatma biçimini ne sıklıkla tartışmaktayız o mekânların ?.. Sanırım nadiren.. Ya
da, hiç !..
O yüzden, aydınlatma konusuna her zaman; özellikle ve özenle değinen Light
World dergimizi kutlamak isterim. Sakın
yaranma gayreti sanmayın bu sözü.. Tamamen amatör katkım boyunca oluşan
kanaatimdir yalnızca..
IŞIK HAYATTIR..
Işık; hayat belirtisidir, hayatla ilk tanışmamızdır. Bence; hayatın kendisidir. Canlılığın ölçeği ve besinidir. Tüm yaşam sürecini
izleme aracıdır.. Olayı, basitçe lüx-lümen
hesaplarına bırakmamalıdır. Belki de denekler saptayıp, daha verimli, daha mutlu;
hangi aydınlık çeşidinin, rengin, yönün ve
şiddetinin doğru olduğuna dair; ya stüdyo
ölçeğinde ya da birebir büro gerçeğinde
izleme süreçleri yaratmalıyız. Elbette bu
yöntem sadece bürolara özgü olmamalıdır.
Heveslendirici sonuçlar aldıkça; fabrikalara, okullara ve örneğin AVM’lere bile uzanan bir sürecin çıktıları; yaşamı kolaylaştıracak, verimi mutlaka arttıracaktır.
PEKİ HANGİ ENERJİ ?..
Hayat bir bütündür. Maalesef mimarlara
genellikle ve sadece; “çeşit bulunsun”
diye öğretilen aydınlatma konusu, aslında sadece elektrik aracılığı ile elde edilenin değil, doğal olanın da en akıllıca ve
verimli ve de göz sağlığı açısından doğru
kullanımını kapsayan, bence farklı bir bilim dalı olmalıdır.. Tek başına, ne elektrik
mühendisinin “bilgisi ve görgüsü” ne de;
biçimsel müdahaleyi aşamıyorsa, “mimarın katkısı” çözebilir problemi.. Bu bir
ekip çalışmasıdır.. Hatta belki de bu ekibe, bir psikolog, hatta hatta, genel süreci
tahlil edebilen bir sosyolog bile dahil ve
müdahil olmalıdır.
Büro binalarının, koskoca cepheleri ve bir o
kadar çatıları ile ve elbette daha işin başında, yıllardır anlattığımız “Enerji Mimarlığı”
kurallarına uygun projelendirilebilmesi ile,
kendisine gerekecek enerjinin en az yarısından vazgeçebilmesi ve kalanın ise, “tamamını” kolayca üretebilmesi mümkündür.
Bu yapıların, hiç olmazsa aydınlatma adına
bedel ödemeyecek olmaları bir mucize değil, kolayca elde edilecek bir başarı ve aynı
zamanda hem ülkemiz hem de insanlık adına bir görev olacaktır.
Genel aydınlatma kurallarının, renklerin
ve şekillerin, giderek üç boyutlu nesnelerin ışık altında değişen psikolojik etkileri,
cisim algılama ve okuma mesafelerinin
genel kuralları, elbette bu mekânlarda da
geçerli olacaktır.. Sadece farklı olarak bu
kez amaç; büro özelinde “mevcut kabukları kırmak” ve devlet dairesi kuruluğunda ya da lunapark kalabalığında değil,
çalı