KPMG Turkey Publications | Page 86

Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik Anayasa Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı üzere, hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de hukuk normlarında bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Hukuk devletinin hukuk güvenliği ilkesi vergilendirmede belirliliği gerektirir. Belirlilik ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, hukuk normlarının ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak bir şekilde düzenlenmesini ve uygulanmasını gerektirir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bir kanun hükmünde değişiklik yapılmadığı sürece idarece, belirli bir dönemde oluşturulmuş bir görüş ve kanaatin sonradan değişmesi, mükellefler bakımından öngörülebilmesi mümkün olamayacağından, salt görüş ve kanaat değişikliğine bağlı olarak geriye dönük vergi tarh edilmesi de doğru olmayacaktır…” Buna göre, mükelleflerin yayımlanmış olan sirkülere uygun olarak hareket ettikten sonra, idarenin sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle bir hükmün uygulanma tarzı konusunda görüşünü sonradan değiştirmesi durumunda, mükellef adına geçmişe yönelik olarak tarhiyat yapılması mümkün olmamalıdır. Diğer taraftan vergi denetim elemanları başkanlık tarafından yayımlanmış sirkülerlere uymak durumundadır. Yani yapılan vergi incelemelerinde sirkülere aykırı bir rapor yazılması imkânı yoktur. Denetim elemanı başka bir yönde yorum yaparak mükellef nezdinde vergileme yapılmasını isteyemez. Ancak denetim xxv Vergi Usul Kanunu, Madde 140/5 elemanı sirkülerin vergi kanunlarına aykırı olduğu kanaatine varması durumunda, bu konuyu bağlı olduğu birimler aracılığıyla Gelir İdaresi Başkanlığı’na düzenleyeceği bir rapor ile bildirebilir.xxv “Sirkülerin özelgeye oranla mükelleflere daha üst düzeyde bir koruma sağladığı anlaşılmaktadır. Özelgeye uygun davranan mükellefler, özelgenin yanlış olduğunun ortaya çıkması hâlinde vergi aslını ödemek durumunda kalmakta, ancak vergi cezası ve gecikme faizi ödemesinden kurtulmaktadır. Buna karşın sirkülere uygun davranan mükellefler, daha sonradan sirkülerin değişmesi hâlinde geçmişe yönelik olarak herhangi bir vergi tarhiyatı ile karşılaşmamaktadır.” Bu çerçevede sirkülerin özelgeye oranla mükelleflere daha üst düzeyde bir koruma sağladığı anlaşılmaktadır. Özelgeye uygun davranan mükellefler, özelgenin yanlış olduğunun ortaya çıkması hâlinde vergi aslını ödemek durumunda kalmakta, ancak vergi cezası ve gecikme faizi ödemesinden kurtulmaktadır. Buna karşın sirkülere uygun davranan mükellefler, daha sonradan sirkülerin değişmesi hâlinde geçmişe yönelik olarak herhangi bir vergi tarhiyatı ile karşılaşmamaktadır. Dolayısıyla bu mükelleflerin vergi cezası ve gecikme faizinin yanı sıra vergi aslını da ödemeleri söz konusu değildir. Sorumlu Vergicilik 73