Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
Anayasa Mahkemesi kararlarında da
vurgulandığı üzere, hukuk güvenliği ilkesi,
hukuk normlarının öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm eylem işlemlerinde
devlete güven duyabilmesini, devletin de
hukuk normlarında bu güven duygusunu
zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını
gerekli kılar. Hukuk devletinin hukuk
güvenliği ilkesi vergilendirmede belirliliği
gerektirir. Belirlilik ilkesi, yükümlülüğün
hem kişiler hem de idare yönünden belli
ve kesin olmasını, hukuk normlarının
ilgili kişilerin mevcut şartlar altında
belirli bir işlemin ne tür sonuçlar
doğurabileceğini makul bir düzeyde
öngörmelerini mümkün kılacak bir
şekilde düzenlenmesini ve uygulanmasını
gerektirir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere bir kanun hükmünde değişiklik
yapılmadığı sürece idarece, belirli bir
dönemde oluşturulmuş bir görüş ve
kanaatin sonradan değişmesi, mükellefler
bakımından öngörülebilmesi mümkün
olamayacağından, salt görüş ve
kanaat değişikliğine bağlı olarak geriye
dönük vergi tarh edilmesi de doğru
olmayacaktır…”
Buna göre, mükelleflerin yayımlanmış
olan sirkülere uygun olarak hareket
ettikten sonra, idarenin sirkülerde
değişiklik yapmak suretiyle bir hükmün
uygulanma tarzı konusunda görüşünü
sonradan değiştirmesi durumunda,
mükellef adına geçmişe yönelik olarak
tarhiyat yapılması mümkün olmamalıdır.
Diğer taraftan vergi denetim elemanları
başkanlık tarafından yayımlanmış
sirkülerlere uymak durumundadır. Yani
yapılan vergi incelemelerinde sirkülere
aykırı bir rapor yazılması imkânı yoktur.
Denetim elemanı başka bir yönde yorum
yaparak mükellef nezdinde vergileme
yapılmasını isteyemez. Ancak denetim
xxv
Vergi Usul Kanunu, Madde 140/5
elemanı sirkülerin vergi kanunlarına aykırı
olduğu kanaatine varması durumunda, bu
konuyu bağlı olduğu birimler aracılığıyla
Gelir İdaresi Başkanlığı’na düzenleyeceği
bir rapor ile bildirebilir.xxv
“Sirkülerin özelgeye oranla
mükelleflere daha üst düzeyde bir
koruma sağladığı anlaşılmaktadır.
Özelgeye uygun davranan
mükellefler, özelgenin yanlış
olduğunun ortaya çıkması hâlinde
vergi aslını ödemek durumunda
kalmakta, ancak vergi cezası
ve gecikme faizi ödemesinden
kurtulmaktadır. Buna karşın sirkülere
uygun davranan mükellefler, daha
sonradan sirkülerin değişmesi
hâlinde geçmişe yönelik olarak
herhangi bir vergi tarhiyatı ile
karşılaşmamaktadır.”
Bu çerçevede sirkülerin özelgeye oranla
mükelleflere daha üst düzeyde bir koruma
sağladığı anlaşılmaktadır. Özelgeye uygun
davranan mükellefler, özelgenin yanlış
olduğunun ortaya çıkması hâlinde vergi
aslını ödemek durumunda kalmakta,
ancak vergi cezası ve gecikme faizi
ödemesinden kurtulmaktadır. Buna karşın
sirkülere uygun davranan mükellefler,
daha sonradan sirkülerin değişmesi
hâlinde geçmişe yönelik olarak herhangi
bir vergi tarhiyatı ile karşılaşmamaktadır.
Dolayısıyla bu mükelleflerin vergi cezası
ve gecikme faizinin yanı sıra vergi aslını
da ödemeleri söz konusu değildir.
Sorumlu Vergicilik
73