Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
Özelge
VUK’un 413’üncü maddesi uyarınca
mükellefler Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan
veya bu hususta yetkili kıldığı
makamlardan, vergi uygulaması
bakımından tereddüde düştükleri
hususlar hakkında yazı ile izahat (özelge)
isteyebilir. Özelge yapılan başvuru üzerine
bizzat mükellefe yönelik verilen yazılı
cevap olup aynı zamanda vergi idaresinin
somut olayda yorum ve yaklaşımını
öğrenmek için önemli bir kaynaktır. Vergi
idaresinin belirttiği şekilde işlem yapılması
durumunda konu ile ilgili olarak ileride
vergi ihtilafı doğmaması beklenir. VUK’un
369’uncu maddesine göre Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın veya yetkili makamların
mükellefin kendisine yazı ile yanlış
izahat vermiş olmaları veya bir hükmün
uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın
değişmiş olması hâlinde vergi cezası
kesilmez ve gecikme faizi hesaplanmaz.
Özelgeler en nihayetinde vergi idaresinin
yorumundan ibarettir ve hukuken
bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Diğer
taraftan 6009 sayılı Kanun ile VUK’un
140’ıncı maddesinde yapılan değişiklikler
ve 425 no.lu Vergi Usul Kanunu Genel
Tebliği ile özelgelerin gücü artmıştır.
Anılan tebliğe göre rapor değerlendirme
komisyonları raporları değerlendirirken
yukarıda zikredilen mevzuata ilave olarak
Gelir İdaresi Başkanlığı’nca verilmiş olan
özelgelere uygunluk kıstasını da tatbik
edeceklerdir. Bu durum bir anlamda
mükelleflere sağlanan güvencenin
artması açısından olumludur. Ancak rapor
inceleme komisyonlarının değerlendirme
sırasında raporların özelgelere uygun
olup olmadığını kontrol etmeleri vergi
Danıştay 7. Daire, Tarih: 30.09.1998, K:1998/3120, E:1997/2452
iii
hukuk sistemimizin zayıflığına delalet
etmektedir. Zira vergi inceleme raporları
esas olarak Anayasa’ya ve kanunlara
uygun olmalıdır. Durum böyleyken vergi
inceleme raporlarının idarenin yorumlarına
uygunluğunun bir şart olarak aranması
hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Özelgeler vergi hukukunun bağlayıcı
olmayan önemli bir kaynağı olmanın
ötesinde somut olayda mükelleflere
yol gösteren, belli bir ölçüde güvence
sağlayan ve ileride uluşabilecek vergi
ihtilaflarını önleyen önemli başvuru
imkânlarından biridir. Mükellefler, özelge
ile kendilerine verilen idari görüşe
katılmayabilirler. Bu noktada özelgelere
karşı dava açılıp açılamayacağı gündeme
gelmektedir. Bir idari işlemin iptal
davasına konu edilebilmesi için işlemin
kesin, yürütülmesi zorunlu ve icrai
olması aranmaktadır. Özelgelerin bu
nitelikleri taşımaması nedeniyle dava
konusu yapılamayacağı kanaati hâkimdir.
Danıştay’ın bir kararındaiii Mükelleflerin
İzahat Talebinde Bulunabilecekleri
başlıklı 413’üncü maddesi uyarınca
kendisinden sorulan husus hakkında
yapmış olduğu açıklamalardan ibaret
bulunan dava konusu cevabi yazının,
istişari nitelikte olması ve bu nedenle
yürütülmesinin zorunlu bulunmaması
sebebiyle, idari yargı yerlerinde açılacak
davaya konu edilmesine olanak yoktur.”
denilmektedir.16 Bu nedenle mükellefler
özelge ile kendilerine verilen görüşe
katılmıyor ise kendi doğru olduğunu
düşündükleri uygulamayı yapabilirler veya
özelgenin belirttiği yönde işlem yaparak,
ancak ihtirazi kayıtla beyanname verip
dava yoluna gidebilirler.
Sorumlu Vergicilik
59