KPMG Turkey Publications | Page 72

Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik Özelge VUK’un 413’üncü maddesi uyarınca mükellefler Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi uygulaması bakımından tereddüde düştükleri hususlar hakkında yazı ile izahat (özelge) isteyebilir. Özelge yapılan başvuru üzerine bizzat mükellefe yönelik verilen yazılı cevap olup aynı zamanda vergi idaresinin somut olayda yorum ve yaklaşımını öğrenmek için önemli bir kaynaktır. Vergi idaresinin belirttiği şekilde işlem yapılması durumunda konu ile ilgili olarak ileride vergi ihtilafı doğmaması beklenir. VUK’un 369’uncu maddesine göre Gelir İdaresi Başkanlığı’nın veya yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması hâlinde vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi hesaplanmaz. Özelgeler en nihayetinde vergi idaresinin yorumundan ibarettir ve hukuken bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Diğer taraftan 6009 sayılı Kanun ile VUK’un 140’ıncı maddesinde yapılan değişiklikler ve 425 no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile özelgelerin gücü artmıştır. Anılan tebliğe göre rapor değerlendirme komisyonları raporları değerlendirirken yukarıda zikredilen mevzuata ilave olarak Gelir İdaresi Başkanlığı’nca verilmiş olan özelgelere uygunluk kıstasını da tatbik edeceklerdir. Bu durum bir anlamda mükelleflere sağlanan güvencenin artması açısından olumludur. Ancak rapor inceleme komisyonlarının değerlendirme sırasında raporların özelgelere uygun olup olmadığını kontrol etmeleri vergi Danıştay 7. Daire, Tarih: 30.09.1998, K:1998/3120, E:1997/2452 iii hukuk sistemimizin zayıflığına delalet etmektedir. Zira vergi inceleme raporları esas olarak Anayasa’ya ve kanunlara uygun olmalıdır. Durum böyleyken vergi inceleme raporlarının idarenin yorumlarına uygunluğunun bir şart olarak aranması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Özelgeler vergi hukukunun bağlayıcı olmayan önemli bir kaynağı olmanın ötesinde somut olayda mükelleflere yol gösteren, belli bir ölçüde güvence sağlayan ve ileride uluşabilecek vergi ihtilaflarını önleyen önemli başvuru imkânlarından biridir. Mükellefler, özelge ile kendilerine verilen idari görüşe katılmayabilirler. Bu noktada özelgelere karşı dava açılıp açılamayacağı gündeme gelmektedir. Bir idari işlemin iptal davasına konu edilebilmesi için işlemin kesin, yürütülmesi zorunlu ve icrai olması aranmaktadır. Özelgelerin bu nitelikleri taşımaması nedeniyle dava konusu yapılamayacağı kanaati hâkimdir. Danıştay’ın bir kararındaiii Mükelleflerin İzahat Talebinde Bulunabilecekleri başlıklı 413’üncü maddesi uyarınca kendisinden sorulan husus hakkında yapmış olduğu açıklamalardan ibaret bulunan dava konusu cevabi yazının, istişari nitelikte olması ve bu nedenle yürütülmesinin zorunlu bulunmaması sebebiyle, idari yargı yerlerinde açılacak davaya konu edilmesine olanak yoktur.” denilmektedir.16 Bu nedenle mükellefler özelge ile kendilerine verilen görüşe katılmıyor ise kendi doğru olduğunu düşündükleri uygulamayı yapabilirler veya özelgenin belirttiği yönde işlem yaparak, ancak ihtirazi kayıtla beyanname verip dava yoluna gidebilirler. Sorumlu Vergicilik 59