KPMG Turkey Publications | Page 53

Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik ikinci aşamalarında da KDV mevzuatının AB müktesebatına uyumu için 2015 yılı ilerleme raporunda yapılan öneriler çerçevesinde detaylı eylem planları bulunmadığı görülmektedir. “Türk KDV istisnaları, ekonomik ve askeri amaçlarda yoğunlaşmışken, kamu kurumlarına yönelik istisna veya muafiyetler dikkat çekmektedir. Avrupa Birliği KDV uygulamalarında ise özel kuruluş kamu kuruluşu ayrımından çok, istisna edilecek konu ön plana çıkarılmıştır.” Muafiyet ve istisnalar bakımından karşılaştırma yapıldığında, kamu kuruluşlarına yönelik veya askeri amaçlı istisna veya muafiyetler bakımından Türk KDV mevzuatının AB müktesebatından daha cömert olduğu görülmektedir. Türk KDV istisnaları, ekonomik ve askeri amaçlarda yoğunlaşmışken kamu kurumlarına yönelik istisna veya muafiyetler dikkat çekmektedir. Avrupa Birliği KDV uygulamalarında ise özel kuruluş kamu kuruluşu ayrımından çok istisna edilecek konu ön plana çıkarılmıştır.7 Örneğin KDV Kanunu’nun 13’üncü maddesinde belirtildiği şekilde deniz, hava ve demir yolu taşıma araçları teslimleri, askeri amaç taşıyan teslim ve hizmetler, kıymetli maden ve petrol arama faaliyetleri de Türk mevzuatında yer almalarına rağmen benzer faaliyetler AB KDV mevzuatına göre istisna kapsamında değerlendirilmemektedir. AB uygulamalarında istisnalar konu ve teslim türü özgü olarak tanımlandığından burada mali tarafsızlıkii kavramına yer vermek gerekmektedir. Mali tarafsızlık benzer faaliyet ve teslimlerin vergi ii fiscal neutrality etkisinin de aynı olması gerektiği ilkesini tanımlar. Diğer bir ifadeyle benzer faaliyet ve teslimlerin vergi etkisi işleme taraf olanlardan herhangi birine daha fazla vergi yükü oluşturuyor ise oluşan bu haksız rekabetin önlenmesini amaçlar. Örneğin AB KDV mevzuatının (6’ncı Direktif) 2’nci bölümünde KDV’nin konusuna giren işlemler sade bir şekilde mal teslimi ve hizmet ifası kavramları olarak tanımlanmaktadır. Yine AB’nin KDV uygulamaları çerçevesinde banka ve finans kurumları tarafından verilen hizmetler bu kapsama dâhildir. Türkiye’de tam mükellef bir kurumun dar mükellef kurum statüsünde olan ana ortağından kullandığı kredi üzerinden hesaplanan faizler Türkiye’de sorumlu sıfatı ile KDV’ye tâbiyken aynı kurumun yurtdışında mukim bir finans kuruluşundan kredi kullanması durumunda hesaplanan faizler, KDV Kanunu’nda yer alan istisna hükümleri çerçevesinde KDV’den istisnadır. Benzer şekilde Türkiye’de tam mükellef bir kurumun Türkiye’de yerleşik bir banka veya finans kuruluşundan kullandığı kredi KDV’den istisnadır. Yukarıda yer alan açıklamalardan da görüleceği üzere Avrupa Birliği’ne üye bir ülkede banka ve finans kurumları tarafından verilen hizmetler KDV’nin konusuna girmekte, ancak Türk KDV mevzuatında yer alan istisnalar çerçevesinde benzer işlemin Türkiye’de gerçekleşmesi durumunda KDV’den istisna olmaktadır. AB uygulamaları ve Türk KDV mevzuatı açısından en temel farklılıklardan biri de vergi yükümlüğü konusudur. Örneğin Avrupa Birliği üye ülkesinde mukim bir şirketin diğer üye ülkelere yapmış olduğu teslimlerin KDV’nin konusuna girmesi durumunda ve kendi yerel mevzuatına göre kurumlar/gelir vergisi yönünden yükümlülüğü bulunmuyor ise AB üyesi ülkede mukim şirketin sadece KDV açısından vergi numarası alması ve