Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
ikinci aşamalarında da KDV mevzuatının
AB müktesebatına uyumu için 2015
yılı ilerleme raporunda yapılan öneriler
çerçevesinde detaylı eylem planları
bulunmadığı görülmektedir.
“Türk KDV istisnaları, ekonomik ve
askeri amaçlarda yoğunlaşmışken,
kamu kurumlarına yönelik istisna
veya muafiyetler dikkat çekmektedir.
Avrupa Birliği KDV uygulamalarında
ise özel kuruluş kamu kuruluşu
ayrımından çok, istisna edilecek
konu ön plana çıkarılmıştır.”
Muafiyet ve istisnalar bakımından
karşılaştırma yapıldığında, kamu
kuruluşlarına yönelik veya askeri amaçlı
istisna veya muafiyetler bakımından Türk
KDV mevzuatının AB müktesebatından
daha cömert olduğu görülmektedir.
Türk KDV istisnaları, ekonomik ve
askeri amaçlarda yoğunlaşmışken
kamu kurumlarına yönelik istisna veya
muafiyetler dikkat çekmektedir. Avrupa
Birliği KDV uygulamalarında ise özel
kuruluş kamu kuruluşu ayrımından
çok istisna edilecek konu ön plana
çıkarılmıştır.7
Örneğin KDV Kanunu’nun 13’üncü
maddesinde belirtildiği şekilde deniz,
hava ve demir yolu taşıma araçları
teslimleri, askeri amaç taşıyan teslim ve
hizmetler, kıymetli maden ve petrol arama
faaliyetleri de Türk mevzuatında yer
almalarına rağmen benzer faaliyetler AB
KDV mevzuatına göre istisna kapsamında
değerlendirilmemektedir.
AB uygulamalarında istisnalar konu ve
teslim türü özgü olarak tanımlandığından
burada mali tarafsızlıkii kavramına yer
vermek gerekmektedir. Mali tarafsızlık
benzer faaliyet ve teslimlerin vergi
ii
fiscal neutrality
etkisinin de aynı olması gerektiği ilkesini
tanımlar. Diğer bir ifadeyle benzer faaliyet
ve teslimlerin vergi etkisi işleme taraf
olanlardan herhangi birine daha fazla
vergi yükü oluşturuyor ise oluşan bu
haksız rekabetin önlenmesini amaçlar.
Örneğin AB KDV mevzuatının (6’ncı
Direktif) 2’nci bölümünde KDV’nin
konusuna giren işlemler sade bir şekilde
mal teslimi ve hizmet ifası kavramları
olarak tanımlanmaktadır. Yine AB’nin
KDV uygulamaları çerçevesinde banka
ve finans kurumları tarafından verilen
hizmetler bu kapsama dâhildir.
Türkiye’de tam mükellef bir kurumun
dar mükellef kurum statüsünde
olan ana ortağından kullandığı kredi
üzerinden hesaplanan faizler Türkiye’de
sorumlu sıfatı ile KDV’ye tâbiyken
aynı kurumun yurtdışında mukim bir
finans kuruluşundan kredi kullanması
durumunda hesaplanan faizler, KDV
Kanunu’nda yer alan istisna hükümleri
çerçevesinde KDV’den istisnadır. Benzer
şekilde Türkiye’de tam mükellef bir
kurumun Türkiye’de yerleşik bir banka
veya finans kuruluşundan kullandığı
kredi KDV’den istisnadır. Yukarıda yer
alan açıklamalardan da görüleceği üzere
Avrupa Birliği’ne üye bir ülkede banka
ve finans kurumları tarafından verilen
hizmetler KDV’nin konusuna girmekte,
ancak Türk KDV mevzuatında yer alan
istisnalar çerçevesinde benzer işlemin
Türkiye’de gerçekleşmesi durumunda
KDV’den istisna olmaktadır.
AB uygulamaları ve Türk KDV mevzuatı
açısından en temel farklılıklardan biri de
vergi yükümlüğü konusudur. Örneğin
Avrupa Birliği üye ülkesinde mukim bir
şirketin diğer üye ülkelere yapmış olduğu
teslimlerin KDV’nin konusuna girmesi
durumunda ve kendi yerel mevzuatına
göre kurumlar/gelir vergisi yönünden
yükümlülüğü bulunmuyor ise AB üyesi
ülkede mukim şirketin sadece KDV
açısından vergi numarası alması ve