KPMG Turkey Publications | Page 39

Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik soyut norm denetimi ve somut norm denetimi olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca son değişiklikle Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden AİHS kapsamındaki haklardan birinin ihlaliyle ilgili bireysel başvuru hakkı diğer bir denetim türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Soyut Norm Denetimi Soyut norm denetimi yasama organı tarafından gerçekleştirilen yasama işlemlerindeki madde ve hükümlerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya uygunluğunun denetlenmesidir. Bu denetimde mevcut olmayan bir uyuşmazlık ve somut olmayan bir olaya ilişkin olarak bir kanun maddesi hükmünün Anayasa’ya uygunluğu değerlendirilmektedir. “Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla AYM’de doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanı’na, iktidar ve ana muhalefet partisi Meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir. İktidarda birden fazla siyasi partinin bulunması halinde, iktidar partilerinin dava açma hakkını en fazla üyeye sahip olan parti kullanır.” Anayasa’ya göre iptal davası açma süresi ve yetkisi Anayasa ile hükme bağlanmıştır. İptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun, kanun hükmünde kararname veya İçtüzüğün Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altmış gündür. Altmış gün hak düşürücü süre olup bu sürenin ardından iptal davası açılamaz. İptal davası açabilecek olanlar Anayasa’da aşağıdaki şekilde sıralanmıştır: • Cumhurbaşkanı, • İktidar ve ana muhalefet partisi Meclis grupları ve • Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyeler (110 üye). AYM’nin soyut norm denetimi kapsamında vergi hukukuyla ilgili olarak verdiği örnek kararlardan biri Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 67’nci maddesindeki dar mükelleflere uygulanacak %0 tevkifat oranı ile ilgili Esas Sayısı: 2006/119, Karar Sayısı: 2009/145 ve 15.10.2009 tarihli karardır. Kararın gerekçesi şu şekilde yazılmıştır: “Vergilemeyle ilgili anayasal denetimde, sınıflandırma ve karşılaştırma mali güce, diğer bir deyişle gelirdeki büyüklük ölçüsüne göre yapılmak zorundadır. Gelirin niteliğinde farklılık yoksa mükellefin mukimliği farklılığın nedeni olamaz. Aynı gelir unsuru yönünden eşit olan tam ve dar mükelleflerden birincisinin yasayla %15 oranında vergi tevkifatına tabi tutulup ikincisinin %0 oranında tevkifata tabi tutularak tersine ayrımcılık yapılması, makul ve adil olmayıp mali gücü aynı olanların aynı, mali gücü farklı olanların ise ayrı oranda vergilendirilmesini öngören mali güç ve vergide eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturur. Açıklanan nedenlerle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci paragrafının sonuna 5527 sayılı Kanun’la eklenen “Dar mükellef gerçek kişi ve kurumlar için bu oran %0 olarak uygulanır.” şeklindeki dava konusu cümle, Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 73’üncü maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”