Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
soyut norm denetimi ve somut norm
denetimi olarak adlandırılmaktadır.
Ayrıca son değişiklikle Anayasa’da
güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden AİHS kapsamındaki
haklardan birinin ihlaliyle ilgili bireysel
başvuru hakkı diğer bir denetim türü
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Soyut Norm Denetimi
Soyut norm denetimi yasama organı
tarafından gerçekleştirilen yasama
işlemlerindeki madde ve hükümlerin
şekil ve esas bakımından Anayasa’ya
uygunluğunun denetlenmesidir.
Bu denetimde mevcut olmayan bir
uyuşmazlık ve somut olmayan bir
olaya ilişkin olarak bir kanun maddesi
hükmünün Anayasa’ya uygunluğu
değerlendirilmektedir.
“Kanunların, kanun hükmündeki
kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli
madde ve hükümlerinin şekil ve esas
bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla
AYM’de doğrudan doğruya iptal davası
açabilme hakkı, Cumhurbaşkanı’na,
iktidar ve ana muhalefet partisi Meclis
grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
üye tamsayısının en az beşte biri
tutarındaki üyelere aittir. İktidarda birden
fazla siyasi partinin bulunması halinde,
iktidar partilerinin dava açma hakkını en
fazla üyeye sahip olan parti kullanır.”
Anayasa’ya göre iptal davası açma
süresi ve yetkisi Anayasa ile hükme
bağlanmıştır. İptal davası açma hakkı,
iptali istenen kanun, kanun hükmünde
kararname veya İçtüzüğün Resmi
Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
altmış gündür. Altmış gün hak düşürücü
süre olup bu sürenin ardından iptal
davası açılamaz. İptal davası açabilecek
olanlar Anayasa’da aşağıdaki şekilde
sıralanmıştır:
• Cumhurbaşkanı,
• İktidar ve ana muhalefet partisi Meclis
grupları ve
• Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının en az beşte biri tutarındaki
üyeler (110 üye).
AYM’nin soyut norm denetimi
kapsamında vergi hukukuyla ilgili olarak
verdiği örnek kararlardan biri Gelir Vergisi
Kanunu’nun Geçici 67’nci maddesindeki
dar mükelleflere uygulanacak %0 tevkifat
oranı ile ilgili Esas Sayısı: 2006/119, Karar
Sayısı: 2009/145 ve 15.10.2009 tarihli
karardır. Kararın gerekçesi şu şekilde
yazılmıştır:
“Vergilemeyle ilgili anayasal denetimde,
sınıflandırma ve karşılaştırma mali güce,
diğer bir deyişle gelirdeki büyüklük
ölçüsüne göre yapılmak zorundadır.
Gelirin niteliğinde farklılık yoksa
mükellefin mukimliği farklılığın nedeni
olamaz. Aynı gelir unsuru yönünden
eşit olan tam ve dar mükelleflerden
birincisinin yasayla %15 oranında
vergi tevkifatına tabi tutulup ikincisinin
%0 oranında tevkifata tabi tutularak
tersine ayrımcılık yapılması, makul ve
adil olmayıp mali gücü aynı olanların
aynı, mali gücü farklı olanların ise ayrı
oranda vergilendirilmesini öngören mali
güç ve vergide eşitlik ilkelerine aykırılık
oluşturur. Açıklanan nedenlerle 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici
67’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birinci paragrafının sonuna 5527 sayılı
Kanun’la eklenen “Dar mükellef gerçek
kişi ve kurumlar için bu oran %0 olarak
uygulanır.” şeklindeki dava konusu cümle,
Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 73’üncü
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”