Kaybolan Defterler / zine 8.Sayı: Masal | Page 50

kimse yokmuş. Birkaç adım atıp etrafa bakınmış ama önünde “Adam uçmuş mu nine? “ Hasan dizleri üzerinde durmuş el- uzanan ovada kimse yokmuş. Hemen kapının önünde oturan lerini ninesinin bacağına dayamış merakla bakmıştı. yardımcısı onu görünce ayağa kalkıp adamın yanına gelmiş. “He ya yavrum. Altına tamah edersen kalbin kağıt gibi incecik “Buyur beyim.” hışır hışır olur bilmiyor musun?” diyerek Hasan’ın yanağın- dan öpüp saçlarını koklamıştı nine. “Az önce çıkan adam ne tarafa gitti?” “Aman nine sen de altınım mı var benim?” diyen Hasan’a he- “Ne adamı beyim, kimse çıkmadı. Ama sen tarif et ben ba…” pimiz gülmüştük. “Sus be. Adam şimdi çıktı. Uyuşuk herif!” deyip kıstığı göz- “Nine.” dedim o Hasan’ı kucağına alıp gıdıklarken. leriyle etrafı taramış ama aradığını göremeyince küfrederek içeri girmiş. Paralı müşterisini kaçırmanın acısıyla içeri girip sinirini çalışanlardan çıkarmak için mutfağa doğru yönel- miş. Her zamankinden daha çok bağırmış daha çok kızmış. Gece olduğunda odasına çıkarken kendisini her zamankin- den daha yorgun hissetmiş. Merdivenlerden attığı her adım daha da zor gelmiş. Odasına girdiğinde kapıyı kapatıp elini cebine attığında cepleri o kadar doluymuş ki eli bile zar zor içeri girmiş. Bir avuç sikkeyi çıkardığında bir bakmış ki hepsi altından. Sonra bir daha daldırmış elini cebine ve onlar da öyleymiş. Yatağın yanına gidip hepsini boşaltmış. Kahkahay- la altınlara bakmış, elleri arasına aldığı altınlar o kadar ağır geliyormuş ki parmaklarının arasından kayıyormuş. Altın- lardan birisini eline almak istediğinde parmakları altını tut- masına rağmen kaldıramamış. Birkaç kez denedikten sonra elini kafasını kaşımak için kaldırdığında kendisine dokuna- madığını hissetmiş. Ardından eline baktığında parmaklarının kağıtmışcasına sağa sola sallandığını görmüş. Sol eliyle do- “Yolcu adamı nasıl kağıda çevirmiş?” diye sordum. “Oğul onu bilemem. Ama şöyle parmağını kaldırıp demiş işte. “deyip elini sağımızda yükselen inşaata çevirdiğinde binanın arkasından beliren bulutların arasına giren uçak birden gö- rünmez oldu. Hepimiz şaşkınlıkla birbirimize bakarken bina- nın arkasından beliren kağıt bir uçak yavaş yavaş süzülerek ilerliyordu. Bir müddet gerçek uçağın çıkmasını beklediysek- te uçan sadece kağıt uçaktı. Hasan yerinde zıplayarak “Nine nine!” diye bağırıyordu. Kamil ile gözgöze geldik bir an. Nine gülümseyerek bize baktı. Uçak inşaatların arasından geçer- ken yere doğru yaklaşıyordu sanki. Kamil bir an koşacak gibi davrandıysa da nine onu kolundan tuttu. Yine parmağını o tarafa kaldırıp birşeyler mırıldandı. Kağıt uçak yeni biten bir binanın arkasında kayboldu. Bir müddet sonra gökyüzünde beliren gerçek uçakla hepimiz sevinçle bağırmaya başladık. kunduğunda sağ eli tıpkı kağıt gibi hışır hışır sesler çıkarmış. Sol elide aynı şekilde olunca kapıya doğru gidip tutmak iste- “Nine, yaşasın nine!” diye biraz korkumuzdan biraz da uçağın miş ama kapıyı kavarayamamış. Ardından korkuyla pencere- normala dönmesinden. Hasan birkaç kez “Yine yap, yine yap!” ye doğru gitmiş ama bacakları o kadar zorlanmış ki pencere diye bağırsa da nine sadece bir “Şişt!” ile onu susturabilmişti. kenarına geldiğinde ayışığında onların da kağıt gibi inceldi- Biz şaşkın şaşkın sessizce nineye bakarken aşağı mahallenin ğini görmüş ve hışırdadığını duymuş. Pencereye dayanarak çocukları bağıra bağıra koşuşturuyorlardı; “Bu tarafa doğru yatağına baktığında ise yatağın üstünün altın sikkelerle dolu gitti.” diye. Bir an yine neyin peşindeler diye düşünüyorken olduğunu görmüş. Pencere camındaki yansıması kendisini ninenin gülmekten doğan öksürüğü düşüncelerimden sıyır- korkuyla geri atmasına neden olmuş. Pencerenin kanadına mıştı beni. Ardından ninenin yanına oturup hiç konuşmadan çarptığında gördüğü şey kağıda çizilmiş bir resimmişcesine önümüzde uzanan binalara bakmaya devam etmiştik. kendisine bakan yüzüymüş, çığlık atmak için ağzını açtığında 44 aniden çıkan bir rüzgara kapılınca pencereden dışarı çekilir- Bazen çocukluğumun geçtiği o yerlere tekrar gittiğimde et- cesine süzülmüş. En sonunda adamın hissettiği atan kalbinin rafta kâğıt uçaklar ararım ama bulduğum kartondan evlerin kağıttanmışcasına hışırdamasıymış. Sessiz sedasız rüzgarda göğe yükselen camlarından bakan kâğıt insanlardır sadece savrulurken yatağın üzerindeki altınlarda ayışığında parıldı- ve hep şu kelimeler dolanır kafamın içinde; “Toprak, her şey yormuş.” toprak.”