Kaybolan Defterler / zine 8.Sayı: Masal | Page 20

Vaziyet Mektubu _ OĞULCAN KÜTÜK yüzümdeki harın söndüğünü bilmelisin, çok bir şey değişmedi biraz sakallarım uzadı o kadar. uzun kışımı kapattım nihayet sırrını hâlâ kimselere söylemiş değilim, o uzun cümleyi incecik ettim gövdemde… büyük sokaklarda kısa hükümler sürdüm. uzayan sakallarım değil yüzümmüş meğer hemen ters yüz ettim üzerimdeki eti, ters yüz ettim sevgilim, aynı senin öğrettiğin gibi bu mektubu artık savaşamayacağımı söylemek için yazıyorum sırtımdaki kabuğu küstürdüm, tekrar bağlanmayacak oysa benim gölgem bile buraya vuruluydu. yani bir mektupsam yalnızca bütün bu sözler ceplerimde katlanan taşlardan evlaysa kapılardan dönmekse yazım, geri gelsin nehirlere yaydığım ağrı bu çığ devrile devrile bulsun yerini, taşsın içimdeki zehirli buğu bir kanın vaziyeti çünkü talihim, annemle aynı yaştayım ve nasılsa öğrendim bıçakların sivrilirken aldığı derdi bu mektubu sana, artık çiçekleri kimsenin alamayacağını haber vermek için yazıyorum… bil ki, bir taş söküldüğünde bin yıllık yerinden, oyuğunda kalan ne varsa içimdir buraları sorsaydın eğer çıkrıklar ve raylar derdim ama hiç kimse bir şey sormuyor. ağzımda büyük bir telaşın anadili uzunca susmaları belledim, aynı senden öğrendiğim gibi çünkü ne çıkar uzun uzun konuşsam, anlatsam binbir tasvir söyledim işte talihim kapından dönerkendir 14