Kaybolan Defterler / zine 7.Sayı: Göç | Page 32

İSKELE — MECİT SELÇUK Olmadı işte, yine olmadı! Yazdıklarım yine para etmemiş, çarşıdaki ya- zıhaneden eve doğru giden dünyanın en uzun ve en kasvetli yolunu yürüyecektim. Sabah çı- karken ağzıma attığım iki tane zeytinle ayak- ta durduğumu dahi umursamamış, acıktığımı unutmuştum. -Evet bu size gülünç gelecek belki ama her sabah kahvaltısını dakik olarak yapan biri için çok büyük bir sıkıntıdır bu- Kendi kendime konuşarak yine aynı yolu tutturup aynı mesafeyi, kendime kızışımın ifadesi olan o her zamanki iç çekişlerimle kat etmeye başladım. Yazdıklarımın tamamını okuduklarından bile şüpheliyim dedim adımlarımı atarken. Acaba bu kez neyini beğenmediler? Her defasında gerek- çelerini belirtirken bu kez sadece ‘’maalesef’’ demekle yetindiler ve sanki bana özel olarak yaptırdıklarını düşündüğüm o ‘’meşhur kapıyı’’ kibarca gösterdiler. Kafamın içerisinde, beni en rahatsız edecek yere çöreklenen ayrı soru ile söylene söylene yolu yarılamıştım neredeyse. Sabah tam takır olmak için giyindiğim, kırışmasın diye doğru düzgün oturmayıp pencere önünde ayakta beklediğim ütülü, kahverengi takım elbisemin pantolonu- na bulaşan çamuru temizlemek için kaldırımın kenarında durmuştum. Çok iyi ama gereksiz ayrıntılarla konuşarak beni boğan Celal’i gör- düm. Sırtı bana dönük, karşısında yüzünü tam göremediğimden kim olduğunu kestiremediğim birine yine heyecanlı ve telaşlı halde bir şey- ler anlatıyordu. Sol eli cebinde, sağ eli izmarite dönüşmeye yakın sigara ile havada asılı, sanki anlattığı şeyin resmini çizer gibi konuşuyordu. En iyisi hiç görünmeden yolun kuzeybatısına düşen asfaltı hala dökülmemiş sokağa sapıp kaybolmaktı. ‘’Aman Muzaffer! böyle bir günde Celal hiç çekilmezdi, çarçabuk sıyrılmaya bak 26 GÖRSEL: ALVARO CASTAGNET 7.Sayı Göç