Kaybolan Defterler / zine 7.Sayı: Göç | Page 29

Siyah saçları , siyah gözleri , üzerinde beyaz gömleği ve taktığı siyah gözlükleri ile kendini kitaplara kaptırmış ve yoğun bir çalışma içerisindeydi . Az önce sohbet ettiğim kütüphane görevlisine bu kadının kim olduğu sorduğumda ilçenin öğretmeni olduğunu ve 3 ay önce yeni tayin olarak ilçeye yerleştiğini daha fazla bir bilgisi olmadığını söyledi . Yeniden yerime geçip çalışmalara devam etmek istesem de gözlerimi kendisinden alamıyordum . Tam da o esnada yakalandım . Gözleri gözlerime değdiği vakit , midemden nefes boruma yayılan ateşi fark ettim . Kafamı çevirip kurtulmak istedim bu yangından ama bir türlü bunu yapamıyordum . Kadın , bir yabancının kendisine neden baktığını anlamaya çabalarcasına bakıyor ; ben ise yakalanmış olmanın verdiği mahcubiyetle . Sonrasında hemen eğdim kafamı ; abisinin oyuncağını kırmış bir çocuk gibicesine suçlu , yaramazlık yaparken annesine yakanlanmış gibi yanakları al al .
“ Kafamı kaldırsam da bir kez daha baksam , acaba o da bakıyor mudur ?” diye içim içimi yerken , kalemi aldım elime . Heyecandan kalemi kağıdın üzerine düşürdüm , mürekkep kağıda “ siyah bir nokta ” bıraktı . Altına şu dizeler kendiliğinden dizildi ;
“ Şu gecelerden bile daha karanlık bakışlı kadın , Beni bu dünyada bir kez daha öksüz bıraktın .”
Bu dizelerin manası neydi , neden yazdım ben de bilmiyordum . Bir an evvel kalkıp kütüphaneden uzaklaşmak istiyordum fakat içimdeki duygular beni sandalyeye adete çivilemiş , hareket etmeme izin vermiyordu . Kitapları anlamlandıramadığım bir çeviklik ile toparlayıp kalemi kağıdı da onlara yaren edip kalktım oturduğum masadan . Kütüphane görevlisine kafamla nazikçe selam verip kapıdan çıkmış , 5-6 basamaktan oluşan merdiven henüz yarısına bile gelemeden , arkamdan gelen ; “ pardon beyefendi , bakar mısınız ?” sorusuyla nefesimi tutup , olduğum yere sabitlenmiştim . 26 yıllık hayatım boyunca böylesine terlememiş , böylesine korkmamıştım . Arkamı dönüp yüzünü görsem ne söylerdim bilmiyordum ; döndüm . Karşımdaydı , kainatın en gizemli yıldızı ellerinde kitaplarla ile birlikte bana bakıyordu . O an , “ yer yarılsa da içerisine girsem .” deyiminin hangi şartlar altında söylenmiş olduğunu tüm hücrelerime kadar tecrübe etmiştim . Yer yarılmadı , içine giremedim . Arkamı dönüp topuklarım ardıma çarpa çarpa koşmayı düşündüm ilk , o sırada ise o ilk kurşunu sıkmak için hazırlanıyordu . “ Merhaba .” dedi . Yüzüne baktım , “ iyi misiniz ?” dedi , bakmaya devam ediyordum . Endişeli bir şekilde “ beyfendi ??” deyince ölü taklidi yapmanın yersiz olacağı kanısına vardım . Bir merhaba da benim dilimden koptu . Meraklı bir ses tonuyla , kim olduğumu sorup ; beni daha önce buralarda hiç görmemiş olduğunu söyledi . Görev için yeni geldiğimi söyledim . Kendisinin de öğretmen olduğunu ilçenin okulunda görev yaptığını söyledi . Biliyorum diyecektim az kalsın , bir yardıma ihtiyacım olursa söylememin yeterli olacağını , yeni gelmiş olmanın zorluklarını bildiğini söyledi . İkindi vaktinin yaklaştığını fark ettiğimden hemen bir telaş içerisinde kendisine teşekkür edip , gitmem gerektiğini söyledim . “ Adım .” dedi , “ Adım , Süveyda .” Bense memnun oldum deyip , ismimi söylemeyi unutarak ayrıldım yanından .
Lojmana varıp abdestimi tazeledim , namazımızı eda ettikten sonra akşam vaktine kadar hocam ile hasbıhale çekildik . Hocam bendeki durgunluğu fark etmiş , sebebini araştırıyordu . Bense “ yorgunluktandır .” hocam deyip geçiştirmeye çalışıyordum fakat hocam beni çok iyi tanıdığından inanmıyor , nezaketinden inanmış gibi davranıyordu .
“ Hocam bilginiz vardır sizin ; Süveyda ne demektir ?” diye sorduğumda ise yüzünde oluşan buruk tebessüm ile anlatmaya başladı ; “ İnsana , onun halifeliği anlatılırken , ‘ kainatın merkezidir ’ derler . Ardından İnsanın merkezi nedir , diye sorulunca da ‘ kalbtir ’ cevabı verilir . En-noktatü ’ s-sevdâ yani süveyda ibaresi , nokta ve onun sıfatı siyahtan teşekkül etmiştir . Bu ifadede sıfat-mevsuf terkibiyle , mânâ vurgusu , ‘ nokta ’ kelimesi üzerinde temerküz etmiştir . Nokta kelimesi lügatte , harekelemek suretiyle açıkca ifade etmek , noktalamak , küçük parça , nokta , azıcık bir şey , konu , iş anlamlarına gelmektedir . Sevdâ kelimesi ise lügatte , beyazın zıddı , siyahlaştırmak , toplumun büyük çoğunluğu , el ve alındaki çizgiler , insanın yüzü , siyah büyük yılan , iki siyah yani , su ve hurma , gece ve gündüz , kalb habbesi vs . gibi manaları ihtiva eder . Şimdi siyah noktanın , yani tabir-i âharla kara deliğin , tasavvufi açıdan , kav-

23