JR. by Campaign | Page 15

ART Arabesk seven çizer Kasım sayımızın kapak çizeri; ressam, yazar, Arabesk Fanzinci ya da kendi deyimiyle şu sıralar “ne iş olsa yaparımcı” Vardal Caniş Su ile çalışmaları ve hayalleri üzerine konuştuk. Onur Özgen A 225 sn slında Vardal soyadım, Caniş de küçüklük lakabım. Bana mahalledekiler, annemler, babaannem Caniş derdi. İlkokula geçince öğrendim gerçek ismimi. İlk kalp kırıklığımdır... Sakaryalıyız, babam tarafı Yugoslav göçmeni. Resime ilgim ufaklıktan vardı hep. Tembel bir öğrenci olduğum için annemler de umudu kesmişti. Güzel Sanatlar Lisesi’ne hazırlanıyordum. Zeki ama çalışmıyorduysam herhalde, Anadolu Lisesi kazandım. O an, “Hayaller güzel sanatlar, gerçekler eşit ağırlık” oldu tabii. Yılmadım, üniversitede bu oyunu bozdum. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nü kazandım. Okula girdikten sonra ressam olma hevesim geçtiyse de, resim yapma hevesimde eksilme olmadı. Fanzin hevesi hep kursağımdaydı benim. Ama fanzin okuyan, hatta düzenli dergi takip eden biri bile değilim aslında. Arabesk Fanzin düşünce olarak doğdu okuldan arkadaşım Reyhan’la. “Arabesk Fanzin çıkaralım” dedim. O da çok heyecanlandı. Böylece 2015 Şubat’ından beridir çıkarıyoruz. En amatör duyguların insanıyız ikimiz de. Reyhan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar’da okuyup, okuldakilerden farklı olarak insanları dinlediği müziğe göre yaftalamayan biridir. Sanırım burada ortaklaşıyoruz. Arabesk Fanzin’in geliri yok, gideri var hep ama hiç yoksa çoluğumuza çocuğumuza kalır dedik. Sevgiyle yapmak neymiş, bunu gördüm. Çok severek çıkarıyoruz. Arabeski sevdiğimiz için bir anda karar verdik Reyhan’la, konsept hazırlamak gibi bir durumumuz pek olmadı. Aklımıza gelen arabesk değerlerimizi yazdık çizdik. Temelde, Reşad Ekrem Koçu’nun hazırladığı İstanbul Ansiklopedisi’ni örnek aldık. O samimiyete, o karşılıksızlığa kendi adıma çok hayranım. Fanzinin yanında verdiğimiz hediyeler ise bizi de çok eğlendiriyor. Çok komik anlarda karar veriyoruz o ay hangi hediyeyi vereceğimize. Mesela Ağustos sayımız geç çıkacaktı, Eylül sayısıyla birleştirdik. O yüzden Ağustos hediyeli Eylül çıkardık ve bu çok komikti. Onun dışında el yapımı şeyler anlattığımız köşemizle bağlı olarak hediyeler verdik, mesela; boncuktan kuş yapımını anlattığımız ilk sayıda boncuk, bileklik yapmını anlattığımızdaysa ip verdik. Bir iki kişi dışında kimse yapmadı galiba. Met-Üst’le de fanzin sayesinde bağlantı kurduk. Yeni bir derginin arifesindeydi; Yumuşak G. Orda “ne iş olsa yaparımcılığa” başladım. “Caniş’in Yeri” diye bir kenarda çiziyorum. Röportajlara gidiyorum, redakte yapıyorum, getir götür, vinyet çizimi, ne iş olsa yapıyorum. Dergicilikte yeniyim, hevesliyim ve heyecanlıyım. İlk sayıda Sezen Aksu ile telefonda konuştuk röportaj için mesela, hala ona seviniyorum. Ali Poyrazoğlu ile evinde görüştük yine röportaj için. Ben bir daha nerde görürüm Ali Bey’i, evini... Muhteşem! Fanzinciliğin tek zorluğu, kendimizi maddi olarak her an hazır hissetmememiz. Ve dağıtım... Bize Samsun’dan, Van’dan, Mersin’den, Kırklareli’nden yazıyorlar, “Fanzin gönderin” diye, herkese ulaşamıyoruz. Onun dışındaki zorlukları Reyhan’la biz kendimiz yarattık zaten, sevdiğimizden. Yoksa kimse bizden Biricik Hanım’ı bulmamızı, röportaj yapmamızı istemedi, beklemedi. Kubat’la, Ali Tekintüre Abi’mizle, Bergen Hanım’ın yeğeni Esra’yla olan röportajları hep yüreğimizin sesini dinleyerek yaptık. Ressam olduğumu sanmıyorum, sadece resim yapmayı seviyorum. Yağlıboyada otoportre yapıyorum, portre yapıyorum, yaşadığım alanları yapıyorum. Küçükten beri günlük tutuyorum, onun etkisi sanırım. İlham ve beslenme konusunda günlük hayata dair olan her şeyi çok da kavramsallaştırmadan konu ediniyorum kendime. Olduğu gibi aktarmaya çalışıyorum. Dikkat ederek yaptığım bir şey değil ama şiirde nasıl düz yazıdaki anlamlardan farklı bir mana derinliği varsa, ben de resim yaparken böyle bir mana derinliği yakalamaya çalışıyorum kendimce. “Madde mi ağır mana mı?” sorusuna cevap ararken kendi üslubumu bulmaya çalışıyorum diyebilirim henüz. İllüstrasyonlarımda bu daha rahat görülüyor sanırım. Dışarıdan gelen tepkilerde yaptıklarıma kötü diyen pek olmadı. Ama arkadaşlarımla konuştuğumuzda eksikleri, olsaydıları, olmasaydıları konuşup tartışıyoruz. Fanzinle ilgili çok hoş tepkiler alıyorum. Özellikle daha çok şehir dışındaki yerlerden şiirler geliyor yayınlamamız için mesela, “Ablacım sen nerden duydun bizi?” diye geçiriyorum içimden ve mutlu da oluyorum tabii. Sezen Aksu ile röportaj için konuştuğumuzda Sezen Hanım’dan çok hoş sözler işittim, o beni inanılmaz mutlu etmişti. Çok saygı duyduğum, kendi kendime dertleştiğim birinden övgü almak beni çok gururlandırdı. İyi sözler duymaktan kim mutlu olmaz ki? Poşet içinde bir kalp. Böyle bir fikrim vardı, JR.’a kısmetmiş. Bunu çok kelimelerle açıklamaya gerek yok aslında. Kim ne anlamak isterse o. Bahsettiğim, şiirdeki campaignjr