JR. by Campaign | Page 45

VIBE MUSIC Keder ve acıyla örülü The Miraculous İskandinav müziğinin genç temsilcilerinden Anna Von Hausswolff, bir İsveç kasabasının karanlık tarihini The Miraculous adlı yeni albümünde notalara döküyor. Joshua Kaan Tekin (19) Karşılaştırmalı Edebiyat, Bilgi Üniversitesi 140 sn Y ıllardır inişli çıkışlı bir performans sergileyen İskandinav müziği yeniden çıkışa geçti. Geçmişte geniş bir yelpazede müzik üretmelerine rağmen, yanlış bir şekilde hard-rock ile özdeşleştirilen İskandinavlar, bu sefer bu tanımı yıkmaya kararlı olduklarını gösterdi. Pop kulvarını Zara Larrson’a, Indie/Shoegaze kulvarını ise Communions’a teslim eden kuzeyliler, 13 Kasım’da Dark-Wave için temsilcilerini de belli etti. Dünyaca ünlü ses mühendisi Carl Michael Von Hausswolff’un kızı olan 29 yaşındaki Anna Von Hausswolff geçtiğimiz ay The Miraculous adlı yeni albümünü piyasaya sürdü. Anna Von Hausswolff, 2010 yılında sanatçı kimliği ile piyasaya adım atmıştı. Babası gibi müziğin farklı tınılarından ilerlemeyi seven Hausswolff, kuzeye has karanlık org tınıları üzerine inşaa ettiği parçaları ile başta İsveç olmak üzere, dünyanın birçok köşesinden övgü toplamıştı. Kate Bush’a benzetilen sanatçı pek çok festivalde sanatını sergilemiş, Lykke Li gibi önemli isimler için konser açmıştı. Geçen beş yılın ardından, sağlam bir albümle geri dönen Anna, bu sefer adını daha çok duyuracak gibi. Rahatlıkla söyleyebilirim ki, ürpertici ve karanlık çalışmaların çıtasını iyice yükseltmiş durumda. Bunun nedeni ise albümün gerçek bir trajediden ilham alması. “The Miraculous”, bir hikayenin notaya aktarılması. Hausswolff, albümünün İsveç’in kuzeyinde yer alan, doğa harikalarına ev sahipliği yapan fakat karanlık bir tarihe de sahip olan bir kasabanın portresi olduğunu belirtiyor. Kasabada, yıllar önce yaşanan çiftçi ayaklanması sırasında yükselen feryatların ve akan kanın halen hissedilebildiğini belirten sanatçı, bu korkunç duyguları albümüne birebir aktarmış. Albüm, “Discovery” adlı parça ile başlıyor ve nefes almamıza vakit bulamadan neyle karşılaşacağımızı anlıyoruz. Yükselen boru sesi, derin bir nefesin ritminde şarkıya giriş yaparak, bizi orgun karanlık sularına doğru çekmeye başlıyor. Ritmin hızlanması ile gerginliğin arttığı şarkı, baterinin de giriş yapması ile üst noktaya ulaşıyor ve Hausswolff’un algı dünyasından bir yudum almamıza neden oluyor. Intro şarkısının peşinden gelen iki kısa parça “The Hope Only of Empty Men” ve “Pomperipossa”, Hausswolff’ın travmatik sesi ve ruhani dünyanın tınıları ile harmanlaşmış parçalar. Orta Çağ’da insanlığa terör estiren o tanıdık dinsel tınılar, bu iki parçada, Anna’yı etkileyen kasabanın karanlık tarihine sürükleyiveriyor. Ayaklanma sırasında halkın kendini içinde bulduğu durumu, Hausswolff’un ruhani sesiyle damarlarımızda campaignjr.com hissediyoruz. Fakat dinleyen, asıl vurgunu dördüncü parçada, albümün başyapıtı olan on bir dakikalık “Come Wander with Me/Deliverance”da hissediyor. Yavaş ama bir o kadar da güçlü riff’lere sahip olan bu parça, şu ana kadar müzik dünyasında ölümü ve kederi işleyen en başarılı parça olabilir. Hausswolff’un yoğun sesi, sert ve temiz gitar riffleri eşliğinde karanlığın portresini çiziyor adeta. Parçanın ortasına doğru Hausswolff melankolik söylenmelerinden bir adım uzaklaşıyor ve şaheserini sert bir gitar-bateri çatışmasına bırakıyor. Bu solo ile sinirlerimizi iyice geren sanatçı, kapanışa doğru müziğini, tekrardan acının yönetmenliğine teslim ediyor. Yavaşlayan parça, Anna’nın bağrınmaları ile karanlıkta kaybolmaya karar veriyor. Albümünün zirve noktasına “Come Wander with Me/Deliverance” ile ulaşan Anna, albümü 4 kısa parça ve albümüne ad veren “The Miraculous” ile bitirmiş. Dinleyenine sardığı gerilimi, “En ensam vandrare” ile narince sökmeye başlayan Hausswolff, bunu arpejlerle süslediği parçasına borçlu. Bu parça daha sakin ve rahatlatıcı bir doğaya sahip olduğundan, dinleyen soluklanabilme şansını yakalıyor. Aynı karaktere sahip olan “An Oath” ve “Stranger” şarkıları da albümünü sakin bir inişe sokmayı başarmış. Bana göre, “The Miraculous” bu yılın başyapıtlarından biri. Klasik müzikten progressive rock’a kadar her rengi kullanan Hausswolff, anlatmak istediği hikayeyi damarlarımızdan geçirmeyi ustalıkla sağlıyor. Keder ve acının süslendirdiği “The Miraculous” herkes tarafından beğenilmeyecek olsa da, Hausswolff’un amacı ve kariyeri için başarılı bir çalışma olduğu tartışılamaz. 45