INmagazine Zirve Özel | Page 43

işlemde yolsuzluk riski mevcut mudur? Özel sektörde, kamu sektöründe olduğu gibi yolsuzluk riski mevcuttur. Ancak, özel sektör için öngörülmüş yolsuzlukla ilgili hükümler Türk hu- kukunda klasik, kamusal bir rüşvet alma/verme suçuyla aynı mevzuat ve yasal düzenlemeler altında, çok sınır- lı bir çerçevede düzenlenmiştir. Örne- ğin, Türk Ceza Kanunu’ndaki rüşvet suçuna ilişkin düzenlemede, rüşvet alan tarafın özel sektördeki kişi ve kurumlar olabildiği haller oldukça sı- nırlı. Bu düzenlemeler, temelde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuru- luşları ile kamu iştirakiyle kurulmuş şirketler��������������������������� ve bunların bünyesinde fa- aliyet icra eden vakıflar, kamu yara- rına çalışan dernekler için getirilmiş olup, özel sektör bakımından sadece kooperatifler ve halka açık anonim şirketler rüşvet suçu kapsamına alın- mıştır. Örneğin halka açık olmayan bir anonim şirket, bir limited şirketin yöneticisine haksız menfaat sağladığı durumda, bu durum Türk Ceza Ka- nunu kapsamında rüşvet suçu olarak sayılamaz. Bu gibi kamu sektörüne yönelik kalan düzenlemeler, Türk hukukunda özel sektörde rüşvet ve yolsuzlukla mücadele suçu düzenle- mesinin en temel eksiklerinden biri olarak değerlendirilmelidir. Türkiye’nin de onayladığı ulusla- rarası mevzuat da, bu gerekliliği onaylar bir çerçeve çizmekte, yol- suzluğun özel sektöre sirayetini ön- lemek ve özel sektörde muhasebe ve denetim standartlarını yükseltmek amacıyla önlemler alınmasını şart koşmaktadır. Örneğin, Türkiye’nin 2006 yılında uygulamaya başladığı Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi, özel sektörde yolsuzluğun engellenmesi için yasa uygulayıcı kurumlar ile özel kuru- luşlar arasında işbirliğinin geliştiril- mesi, ilgili özel kuruluşların dürüst- lüğünü korumaya yönelik standart ve usullerin geliştirilmesinin teşvik edilmesi, özel kuruluşlar arasında saydamlığın artırılması ve yapı ve büyüklüklerini dikkate alarak, özel girişimlerin, yolsuzlukla mücadeleye yardımcı olacak yeterli iç denetim yollarına sahip olmasının ve bu özel girişimlerin muhasebe kayıtlarının ve gerekli mali raporlarının uygun denetim ve tasdik usullerine tabi ol- masının sağlanması gibi somut adım- lar önermektedir. Türkiye’nin bu ve bunun gibi adım- ları gerçekleştirmesi için daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kamu sektörü ve özel sektördeki rüşvet ve yolsuzluk kav- ramlarının dinamikleri birbirinden farklı olduğundan, Türk hukukun- da, özel sektörün kendi dinamikleri değerlendirilerek, uluslararası mev- zuattaki yükümlülüklere de uyumlu olacak şekilde yeni düzenlemeler ya- pılması gerekiyor. Örneğin, ��������������������������� Uluslararası Şeffaflık Der- neği Türkiye’ye ilişkin raporun- da da atıf yaptığı TBMM Yolsuzluk Araştırma Komisyonu Raporu’nda, özel sektördeki aktif ve pasif rüşvet suçlarına ilişkin olarak bir “Yolsuz- lukla Mücadele Kanunu” hazır- lanması gerektiğini belirtmektedir. Bu görüşe katılıyorum. Özel sektör ve kamu sektörünün dinamikleri birbirinden bambaşka olduğu için, sadece iki şirket arasındaki yolsuz- luğu da düzenleyecek bir mevzuata ihtiyacımız var. Yolsuzlukla mücadele için somut olarak şirketlerin neler yapmaları gerekir? Bu konuda hukukçu ola- rak sizin tavsiyeleriniz nelerdir? En başta, klasik de olsa bilinç gere- kir diyeceğim. Örneğin, rüşvet suçu- nun söz konusu olabilmesi için her ne kadar bir kamu görevlisinin dahli gerekse de, sadece rüşveti alan değil rüşvet veren kişi de suçun failidir. Bunun yanı sıra, konuşmamızın ba- şında da belirttiğim gibi, şirketlerin kapsamına girdikleri düzenlemeleri iyi bilmeleri ve bu düzenlemelere paralel olarak iç uyum programları düzenlemeleri yararlı olacaktır. Ay- rıca şeffaflık politikası belirlemeleri, bu politikayı şirket içi etik kuralları (code of ethics) ve davranış kural- ları (code of conduct) oluşturarak sağlamlaştırmaları gerekmektedir. Tabii ki bu tarz şirket içi kurallara ilişkin olarak çalışanlara da gerekli eğitimler verilmeli, yolsuzlukla mü- cadele konusunda şirket içi bir far- kındalık yaratılmalıdır. Etik ve İtibar Derneği’nin (TEİD) yürüttüğü “Özel Sektör Yolsuzluk Algı Araştırması” da, şirket içi farkındalığın altını çi- ziyor. Araştırmada sorulan “Etik ve uyum konularından sorumlu bir kişi var mı?” sorusuna çalışanların %54’ü “evet” derken, %10’u “hayır”, %36’sı ise “fikrim yok” cevabını vermiş. “Şirketinizde yolsuzlukla mücadele programı var mı?” sorusuna ise çalı- şanların yalnızca %32’si “evet” ceva- bını vermiş. Bunlar maalesef pek iç açıcı rakamlar değil. Şimdi bu rakam- larla ortaya çıkan anketin, ağırlıklı olarak İstanbul’da yerleşik ve TEİD’e üye olacak kadar bu konulara önem veren şirketlerde çalışanların cevap- larıyla oluştuğunu düşünelim. Bunu düşünüp, bir de TEİD’le alakası olma- yan ve İstanbul dışındaki şirketlerde- k